Beyoğlu’ndaki tarihi Casa Garibaldi binasının restorasyonu sırasında, binanın bodrumunda, üzeri kiremitlerle örtülmüş bir iskelet bulundu. Kazıya devam edildikçe iskeletlerin sayısı arttı…
Hürriyet‘ten Savaş Özbey‘in haberine göre; İstanbul Arkeoloji Müzeleri arkeologlarının incelemesi sonucunda iskeletlerin 1600-1800 yaşında olduğu tespit edildi. Uzmanların görüşüne göre bu bir Roma mezarlığı ve 8 metre aşağıdan, günde 400 bin kişinin geçtiği İstiklal Caddesi’nin altına doğru uzanıyor. Mezarlar, Beyoğlu’nun bilinen tarihini de yüzlerce yıl geriye çekti: İstiklal, aslında bir Roma caddesi!
BİNANIN BODRUMUNA BU KAFATASINI KİM KOYDU?
20 Eylül 2014… Beyoğlu Odakule’nin hemen yanı…
Fakir ailesini doyurmak için yerin 8 metre altında kürek sallıyordu Erzurumlu İlyas. Başka bir işçi olsa, küreğin ucuna dayanan çömleği pekâlâ alelale bir kiremit sanabilirdi. Oysa memleketi Tekman ilçesinde binaların üstüne kiremit değil, eternet döşeniyordu. “Bu da ne” diye durdu. Tuhaf kiremiti küreğin arkasıyla çekip alınca ağzından Kelime-i Şahadet döküldü. Göz oyuklarındaki kum ve toprak dökülünce, ortaya çıkan büsbütün bir insan kafatasıydı…
YOKSA BURASI BİR MEZAR MI?
Bir saat sonra… Eminönü İstanbul Arkeoloji Müzeleri…
Dr. Sedat Bornovalı, isminin başındaki titre, sanat tarihi sınıflarında çürüttüğü dirseklerinden dolayı hak kazanmıştı. Beyoğlu Casa Garibaldi Binası’nı 40 yıllığına devralan TURSAB adına yapının restorasyon projesinin başında bulunması şanstı. İlyas, bulduğu şeyi ona haber verir vermez, İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürü Zeynep Kızıltan’ı aradı. Kızıltan yıllık izindeydi. Yardımcısıyla konuştu, atlayıp müzeye gitti, bir araştırma ekibi yollanması için dilekçe yazdı. Oradan da çıkıp aynı işlemi yapmak için Anıtlar Kurulu’na gitti.
BULUNAN İSKELET KİME AİT?
MS 540… Taksim’de bir cenaze töreni…
Bu (muhtemel) Hıristiyan keşişi, fani gözleriyle Doğu Hıristiyanlığı’nın kıblesinin bitmiş halini görmüştü. Artık ölse de gam yemezdi, zaten ebedi istirahatgâhı Pera’dan sonsuza dek Ayasofya’ya bakacaktı. Bin yıl sonra şehri fethedecek Müslüman Türkler henüz şamandı ve daha Göktürk Abideleri’ni yazmamışlardı. Bugün İstiklal Caddesi’nin 8 metrede altında kalmış olan mezarına defnedildi. Mezarın üstü pişmiş kiremitlerle kapatıldı. 1500 yıl sonra o kiremitlerden biri Erzurumlu İlyas tarafından tekrar açıldığında Ayranos’tan çağırılan bir Ortodoks papazı tarafından tekrar takdis edilecekti.
Bulunan iskeletlerin en eskisinin M.S 4. yüzyıldan kaldığı anlaşıldı.
BAŞKA MEZARLAR DA VAR MI?
1884… Osmanlı Beyoğlu’sunda üç ahşap ev…
Aleksandre Vallaury, bugün Salt Galata olan Merkez Bankası binası gibi birçok yapıya imza atmış ve esaslıca bir mülkün sahibi olmuştu. Bugün Nuruziya Sokak’ın tam karşısına denk gelen üç ahşap evin bulunduğu arsa da yine ona aitti. Israra dayanamadı, arsayı İtalyan İşçi Vakfı’na sattı. Böylece Yüksekkaldırım’da, Asmalımescit’te 20 yıl süren kiracılık sefaleti son bulacak ve şehirde yaşayan 30 bin İtalyan’ın buluşma noktası olacak Casa Garibaldi kültür merkezi inşa edilecekti. Tutulan vakıf günlüklerinde, binanın temelinden çıkan ‘birtakım buluntular’dan eşekli hamallarla kurtulunduğundan bahsedilecekti.
Açılan mezarlara Ortodoks geleneğine uygun olarak takdis töreni yapıldı.
SON İSKELETİN ÜSTÜ NEDEN BETONLA ÖRTÜLDÜ?
Eylül 2014… Casa Garibaldi’nin bodrumu…
Dr. Sedat Bornovalı’nın yazdığı dilekçeyle harekete geçen İstanbul Arkeoloji Müzesi arkeologları müzenin deposunda güvenceye alınmak üzere 1500 yıllık mezardan iskeleti çıkardı. Fakat mezarın az ilerisinde bir mezar daha vardı. İki metre ötede bir tane daha. İstiklal Caddesi tarafına doğru kazdıkça topraktan kafatası, omurilik, kol, oyluk kemiği fışkırıyordu. Bulunan iskeletlerin sayısı 10’a ulaştı. Sonuncusu binanın cadde tarafındaki temel sütunun tam altındaydı. Binanın statiğini bozacağı için, yerinden çıkarılmadı, üstü tekrar betonla örtüldü. Burası bir mezar değil, mezarlıktı. Üstelik İstiklal Caddesi’ne doğru devam eden en az 200 sene ölü defnedilmiş bir mezarlık!
MEZARLIK NEREYE KADAR DEVAM EDİYOR?
13 Ocak 2015… Bağcılar Hürriyet gazetesi binası…
Gazeteci telefonda heyecanla sordu: “Ne diyorsunuz? Yani günde 400 bin insanın geçtiği İstiklal Caddesi’nin altı Roma mezarlığı mı?” Projenin içmimari danışmanı Jale Kulin, “Evet” dedi; “İstanbul’un katman katman inşa edilmiş hayatı açısından çok güzel bir örnek. Sağımızda, solumuzda büyük binalar var. Eğer bu binaların inşaatları sırasında mezarlar tahrip edilmediyse, kazsak mutlaka devam eder. Ama buradaki tahribatı yasadışı görmemek lazım. İnşaatların yapıldığı dönemde bunların bir önemi olmadığı için belgelenmiyordu. Özellikle de kazıyı yapan eski eser meraklısı falan değilse… Tek bildiğimiz, mezarların bugünkü cadde seviyesinden 8 metre kadar aşağıda olduğu.”
İSTİKLAL CADDESİ BİR ROMA CADDESİ Mİ?
İki saat sonra…
Gazeteci ve fotomuhabiri arkadaşı İçmimar Jale Kulin’le iskeletlerin bulunduğu bodrumu gezmek üzere Taksim’de buluştu. Yürüdükleri caddedeki her şey ilkgençliğinde bira içip serserilik yaptığı caddeyle aynıydı: Sağda Fransız Kültür Merkezi, solda Aya Triapa Kilisesi… Az ileride Çiçek Pasajı, karşısında Galatasaray Lisesi… Köşede Mısır Apartmanı, çaprazında Odakule… İnsanın pantolonuna çamurlu su fıştırtan sokak parkeleri bile aynıydı. Tek farkla: Bu arşınladığı cadde-i kebir, artık 19. yüzyıl Osmanlı caddesi değil, bir Roma caddesiydi.
İçmimar Jale Kulin, binanın taşıyıcı kolonlarından birinin altında buldukları iskeletin üstüne beton dökerek aynı yerde bıraktıklarını söylüyor.
MS 4-6’NCI YÜZYILDA BÖLGEDE YERLEŞİM OLDUĞU ANLAŞILDI
İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürü Zeynep Kızıltan
Beyoğlu Casa Garibaldi’de yaptığınız kazıda arkeologlarınız tam olarak ne buldu?
İstiklal Caddesi, Deva-Perukar Çıkmazı’ndaki binada yaptığımız kazıda tuğla mezarlar açığa çıkardık. Bulunan mezarların tamamında iskeletlerin üzerleri pişmiş toprak mezar kiremitleriyle örtülüydü. Burası daha önce nekropol (mezarlık) olarak kullanılmış.
Bunlar hangi döneme/kültüre ait?
Yaptığımız ilk değerlendirmeler sonucu mezarların Geç Roma – Erken Bizans dönemine ait oldukları tespit edildi. Üç iskelet üzerinde yapılan Karbon 14 analizine göre (yaş belirleme testi) bunlardan en erkeni MS 4. yüzyıl, en geçi MS 6. yüzyıla ait. Yani mezarlığa en az 200 sene boyunca definler yapılmış.
Yani tek bir binadan değil, geniş bir alana yayılan bir Roma mezarlığından mı bahsediyoruz?
Bu alan üzerine yapılan bina nedeniyle bazı iskeletler tahrip olmuş. Bina duvarları bazı mezarların üzerine oturmuş. Yapılan incelemeler ve bulgular mezarlık alanının yan parsellerde de devam ettiğini işaret ediyor.
Biz Beyoğlu’nun 19. yüzyılda konsolosluk binalarının inşa edilmesiyle meskûn olmuş bir bölge olduğunu sanıyorduk. Buluntular Beyoğlu tarihinde neyi değiştirdi?
Ortaya çıkan mezarlar Beyoğlu’nun bilinen tarihinin çok daha eskiye uzandığını gösteriyor. En azından M.S. 4–6. yüzyılda bu bölgede bir yerleşmenin ve bu yerleşmeye ait bir mezarlığın varlığı anlaşıldı. Binanın zemininde bulunan içleri doldurulmuş su kuyularında sürdürülen kazı çalışmaları sırasında da Osmanlı ve Geç Bizans dönemine ait malzemelerle karşılaşıldı. Bu da bize bu alanın mezarlık dışında, uzun süre yerleşim alanı olarak da kullanıldığını gösteriyor.
Hürriyet Kelebek
#LuxeraBahçePort #LuxeraGYO #İstanbulHavalimanı
#ZiraatKuleleleri #Kalyonİnşaat #AutodeskDesignMakeAwards2024
#BabacanMeridian #BabacanYapı #Beşiktaş
#ÇEDBİK #YeşilBinalarZirvesi