Ebeveynlerin, bebeklik, çocukluk ve ergenlik dönemine ilişkin tüm merak ett,kleri soru ve sorunları Epsilon Yayınevi’nden çıkan “Geneleksel” isimli kitapta yanıtlayan Prof. Dr. Doğangün, ekran bağımlılığı, akran zorbalığı, yeme bozuklukları, disleksi, otizm, çocuklara yönelik cinsel istismar, ergenlikte cinsellik, çocuklarda depresyon ve anksiyete bozukluklar gibi sorunlara yönelik çözüm anahtarlarını bir arada yanıtlıyor.
Türkiye’nin yetiştirdiği önemli bilim Prof. Dr. Doğangün, kitapta ekran bağımlılığının ailelerin başa çıkmakta en çok zorlandıkları sorun olarak anlatırken, “Çocuğunuzun, TV veya dijital cihazlarda gördüğü kareler teknik uyaranlardır. İnsani düzeyde uyaran dediğimiz şey ise karşılıklı jest ve mimikler, özetle beden dilimizdir. Bu dilin bütünü ile oluşan etkileşim önemlidir. Ekranda bir sürü uyaran var ancak hem bebeklerin, hem 2-3 yaşındaki çocukların beyni bu uyaranlara uygun yapıda değildir. Mekanik uyaranlar doğal süreci bozan, hormonlu yiyecekler gibidir. Duyguları bozar” diyor.
Gazeteci Mert İnan ile nehir söyleşi şeklinde yayımlanan Geneleksel isimli kitapta Prof. Dr. Doğangün, çocuklarda görülen otizm, disleksi, yeme bozuklukları, uyku ve kaka tutma gibi sorunların neden ve çözümlerine yönelik detaylı bilgiler verirken, “Çocuklarınızı ancak yolculukta tanıyabilirsiniz… Unutmayın ki her çocuk ayrı bir bireydir. Onları ancak yetiştirme, büyütme yolculuğunda tanıyacaksınız. Çocuğunuzun içindeki harcın, biraz sizden, biraz üst kuşaklarınızdan, biraz yakın sosyal çevreden, biraz da toplumdan oluştuğunu göreceksiniz. Çocuklarınızın öncelikli ihtiyacının; zaman, emek, sevgi olduğunu anladıkça ayrı bir mekanizmanın, ayrı bir yapının varlığını kabullenmeye başlayacak yaşamın her evresinde yeni ve sizden farklı bir yolcunun seyahatine şahit olacaksınız” ifadelerini de kullanıyor.
Son yıllarda çocuklara yönelik etkinlik ve yoğun eğitim programlarının olumsuz etkilerine de dikkat çeken Doğangün’ün önemli tespit ve uyarılarından bazıları şöyle:
“Yapılan çalışmalar gösteriyor ki; doğal ortamda 3-6 yaş arası iki dil duyan çocuklar, ikinci dili çok daha hızlı ve kolay öğreniyorlar. Ancak “ne kadar erken o kadar iyi” anne babada bir yanılsamaya sebep olabilir. Zira madalyonun diğer yüzü de var. Çok erken yaşta sadece zihinsel alanı besleyecek, anne baba ya da çevredeki insanları sadece eğitmen konumuna sokacak bir patolojik ilişki ihtiyacı yaratmak fayda yerine zarar sağlayacaktır. Sadece yabancı dil konusunda da değil; keman dersi, tenis dersi, dans dersi, piyano dersi derken bir bakıyorsunuz çocuk oradan oraya koşturan bir yarış atına dönmüş. Hepsi var ama çocukta huzur yok, kalite yok, refah yok, duygu yok, olgunlaşma yok… Bir dönem sonra hepsinden sıkılıyor, bırakıyor ve doyumsuzluk gelişiyor.”
“Ergenlik, çocukluktan yetişkinliğe yapılan yolculuğun en virajlı yoludur. Yolculuk öncesi hazırlanır ergen de. Psikanalist Talat Parman’ın benzetmesiyle yaza hazırlanılan bahar temizliği gibi… Bahar temizliğinde amaç; ortalığı dağıtmak, yıkmak değil toparlamaktır. Fazla olan eşyalar kaldırılır, ortalık toz duman olsa da asıl amaç yeni alanlar açmaktır. Ergen, bu yeni alana kimliğini koyar. Yeni kimlik ve benliğin oluşması için de ebeveynlerin eleştirilmesi gerekir. Freud, ergenlik döneminin ‘müthiş bir çatışma’ olduğunu söylüyor. Bu nedenle anne ve babasının eksiğini bulmak zorundadır ve asla geçilemez oldukları hissine kapılmamalıdır ergen. Aksi takdirde özdeşim kuramaz. Her konuda mükemmel anne, baba olursanız, çocuğunuz sizi aşıp geçemez. Ergenlik yeniden özdeşim dönemidir. Çocuğunuz doğası gereği, iç dünyasında sizi eleştirecek, güçlü noktalarınızı bile güçsüz görme eğilimine girecektir.”
#LuxeraBahçePort #LuxeraGYO #İstanbulHavalimanı
#ZiraatKuleleleri #Kalyonİnşaat #AutodeskDesignMakeAwards2024
#BabacanMeridian #BabacanYapı #Beşiktaş
#ÇEDBİK #YeşilBinalarZirvesi