Eski Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı, Eski SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın, “Kentsel Dönüşümde Ankara Deneyimi” başlıklı oturumda, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde hayata geçirdiği projeler ışığında, kentsel dönüşümü anlattı ve deneyimlerini aktardı. Karayalçın, Emlak, İnşaat ve Kentsel Dönüşüm Fuarı – Rescon Expo’da konuştu.
Kentsel dönüşümün Türkiye’nin gündemine, çok büyük bir ağırlıkla Van depreminden sonra girdiğini söyleyen Murat Karayalçın, “Kentsel dönüşümün yasaları, kurumları, hatta adı yokken 1991 yılında Ankara’nın sosyal demokrat belediye yönetimi olarak, Türkiye’nin ilk kentsel dönüşüm projesini uyguladık. Türkiye’nin gündemine ise ağırlıklı bir biçimde girmesi Van Depremi sonrası, 2012 yılında olmuştur. Dönemin hükümetinin de bakanlarının da önemini ifade ettikleri gibi kentsel dönüşüm yalnızca toplumsal olarak değil, iktisadi olarak da gündeme çok ağırlıklı bir şekilde girmiştir. İlgili bakanlar, Türkiye kamuoyuna kentsel dönüşümde konunun büyüklüğünü ortaya koyan tahminlerini, çeşitli tarihlerde açıkladı. 2013 yılında ilk tahmin yapıldı ve 6,5 – 7 milyon konutun, 20 yıllık dönemde dönüştürülmesi gerektiği, 400 milyar dolar para harcanacağı söylendi. İkinci tahmin de 2018 yılında geldi ve bu kez 6,5 milyon konutun yenilenmesi gerektiği söylemi yerine, acilen 1,5 milyon konutun dönüştürülmesi gerektiği söylendi. Büyüklük verilmiyordu, rakam telaffuz edilmiyordu. Büyüklüğe ilişkin üçüncü tahmin ise inşaat mühendisliği alanında Türkiye’nin uzman isimlerinden Prof. Dr. Semih Tezcan tarafından dile getirildi. Tezcan, bambaşka bir sayı verdi. Hesaplamasına göre, yalnızca 680 bin konutun güçlendirilmesi ile Türkiye, kentsel dönüşüm sorununu çözebilecekti. 6,5 ya da 7 milyon konuttan, Prof. Dr. Tezcan’ın değerlendirmesi ile 680 bin konuta gelindi. Hala da bu sayılar tartışma konusu ve hala gündemde” dedi.
Kentsel dönüşümün yalnızca depremsellikle bağlantılı olarak değerlendirilmemesi gerektiğini vurgulayan Murat Karayalçın, “Hemen hemen herkesin aklında, kentsel dönüşüm denen şey, yapıların depreme dayanıklı hale getirilmesi demek. Ama bunun çok yetersiz olduğu açık. Konutların ve öteki yapıların depreme dayanıklı hale getirilmesi önemli ve gerekli, ama kentsel dönüşümü bununla sınırlı görmek doğru değil. Depremsellik yalnızca bir bölümü. Kentsel dönüşüm, depreme dayanıklı binaların yerine yenilerinin yapılmasıyla sınırlı bir etkinlik değildir. Kentsel yaşam kalitesinin yükseltilmesi hedeflenmelidir. Yaşam kalitesini yükseltmiyorsanız bu bildiğiniz yık ve yap işidir. Bu konutsal dönüşümdür, kentsel dönüşüm değil. Mutlaka kentsel yaşam kalitesi yükseltilmelidir. İşin özü budur. Bu bizim için bir fırsattır. Türkiye için kentleşmesindeki yanlışları düzeltip yüksek standartlı kentsel alanlar yaratabileceği bir fırsattır” diye konuştu.
Türkiye’de Van depreminden sonra çıkartılan ve geçerli olan yasalar içinde olmak üzere, kentsel dönüşüm konusunda dört yasa olduğunu söyleyen Karayalçın, “İlginç yanı şu, dört yasanın çıkartılmasına karşın Türkiye’de kentsel dönüşümün ne olduğu konusunda bir mutabakat bulunmamakta. Bu çok vahim bir durum. Şu anda dört yasa var, ama buna karşın Türkiye’de hep birlikte ‘Evet budur’ diyeceğimiz bir kentsel dönüşüm tanımı bulunmamakta. Herkesin kendi tanımı var. Belediye başkanlarının, bakanların, akademisyenlerin kendi tanımları var. Kentsel dönüşüm dediğimizde, aslında neden söz ettiğimizi maalesef bilmiyoruz. Bu arada, acaba bu alan bir yasal düzenlemeye tabi tutulmalı mıdır, yasanın olması zorunlu mudur, yasa olmadan bakanlıkların, belediyelerin uygulamaya girmeleri olanaklı olamaz mı? 1991 yılında ilk iki örneğini sunduğumuzda yasa yoktu. Hiç kuşkusuz bir yasal düzenlemenin çok yararlı sonuçları olacaktır. Yasama organının o olanı düzenlemesi, o yasa çerçevesinde bir takım ortak kavramların geliştirilmesi, standartların saptanması, devlet desteğinin ne olması gerektiğine ilişkin tanımların yapılması, kuşkusuz çok yararlıdır. Ama projelere meraklı bir siyasetçi olarak söylüyorum, projelerin kendi yasaları vardır. Kentsel dönüşüm projelerinin de kendi yasaları vardır. İmar planları ve o proje için hazırlanmış yapılabilirlik çalışmaları o projenin yasalarıdır, kurallarını ortaya koymaktadır” diye konuştu.
1991 yılında Ankara’da sosyal demokrat ve kamucu anlayışla hayata geçirdikleri, ülkede ilk olan Dikmen Vadisi ve Portakal Çiçeği projelerinin bugün birçok projeye örnek teşkil ettiğini belirten Murat Karayalçın, kentsel dönüşümde iki model olduğunu söyledi. Karayalçın, “Bir tanesi kamucu, sosyal demokrat modelidir. Buna Ankara modeli de denebilir. Dikmen Vadisi, Portakal Çiçeği projeleri, sosyal demokrat Ankara Büyükşehir Belediyesi yönetiminin uyguladığı Türkiye’nin ilk kentsel dönüşüm projeleridir. İkincisi, benim piyasacı model dediğim, dönemin İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Fikirtepe Projesi’dir. Fikirtepe projesinde yeni bir plan yok, var olan plan ve altyapı şebekesi de değiştirilmemiş. Mevcut altyapı, sosyal donatı alanları ile yetinilmiş, olağanüstü bir yoğunluk getirilmiş, olağanüstü bir imar hakkı verilmiş ve bu projenin finansmanının bu imar hakkı artışı ile sağlanması ön görülmüş. Piyasacı model dememin nedeni de bu” diyerek iki model arasındaki farkları aktardı.
Kentsel dönüşümü bir kent hakkı olarak gördüğünü de ifade eden Murat Karayalçın, “Kentsel dönüşüm bir kent hakkıdır. Bunu, insanların, yaşam alanlarını tasarım hakkı olarak, düzenleme hakkı olarak, yeniden üretme hakkı olarak görüyorum. Anayasa taslağında kent hakkının da bir insan hakkı türü olarak yer alması gerektiğini düşünüyorum. Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın, doğrudan kentsel dönüşüm projeleri uygulamaması gerekiyor. Büyükşehir belediyeleri uygulamalıdır. Bakanlığın üstleneceği rol standartların saptanması, denetim yapılması, kaynak aktarımı vb. şekilde olmalıdır. Uygulama büyükşehir belediyelerine bırakılmalıdır. Metropol belediyelerin de özel bir yeri olmalıdır” dedi.
Ankara’da hayata geçirdikleri projelerin ayrıntılarını da anlatan Murat Karayalçın, “Dikmen Vadisi aslında yeşil alan. Ama zaman içinde gecekondular ve kamu binaları da olmak üzere büyük bir kısmında yapılaşma olmuş. Beş mahalle vardı ve 10 bin kişi bu projenin kapsamı içinde yer aldı. 2 bin gecekondu kapsanmış oldu. Proje örgütlenmesini yaptık. Beş mahallede beş kooperatif kurduk. Siz isterseniz dernek kurun, isterseniz vakıf kurun, yeter ki örgütlenin dedik. Bu ilişkinin esası örgütlü diyalog. Onun için örgütlenin. Onlar da kooperatif kurdular. Beş mahallede birer kentsel dönüşüm kooperatifi kuruldu. İçeriği kentsel dönüşüm şeklindeydi. Genel kurul kararıyla birer temsilci seçeceksiniz, belediyeyle örgütlü diyalog içinde çalışılması için. Bize bildirin dedik. Bir diğer adım proje karar kurulu. Dikmen Projesi’nde tam anlamıyla bir ortaklaşım vardı. Katılım değil, ortaklaşım. Bu projeyi Ankara Büyükşehir Belediyesi ile bu beş kooperatif bir proje ortaklığıyla uyguladık. Tüm kararları ve planı da yapılabilirliği de onların uygulaması ve ihaleleri de aklınıza ne geliyorsa idari-hukuki-mali, bu proje ortak kurulu ortak karar aldı. Belediyeden de beş kişi kurulda yer aldı, ben de Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı olarak o zaman bu 10 kişinin başına geçtim. Finansman tümüyle belediye tahvilleri ile karşılandı. Özel olarak Japonya’da 400 milyon dolarlık tahvil sattık. Hem Dikmen hem Portakal Çiçeği projeleri bu finansmanla sağlandı. Devrede yalnızca belediye var. Halkın muhatabı belediye. Özel sektör, yapımcı olarak yerini aldı. Belediye muhataptı. Proje demokrasisi. Biz Dikmen Vadisi özelinde geliştirdik bu ilkeleri. Uygulandı, irdelendi, sonuçları değerlendirildi ve buradan hareketle bize göre geçerli olan proje ilkeleri, kentsel dönüşüm projelerinde uygulanması gereken ilkeler dizisi şekillendi” diye konuştu.
Uyguladıkları bu yöntemle projelerde müthiş bir enerji ortaya çıktığını da belirten Karayalçın, “Proje enerjisi nereden çıktı diyebilirsiniz, ancak ben bunu gözümle gördüm. Bu insanlar, birlikte karar aldığımız halk, projeye sahip çıktı. Benim önerdiğim sistem hızlı işleyen bir sistem. Ben bu sistemin hayrını gördüm. Batıkent projesi 11-12 yıl gibi bir sürede bitti. 55 bin konut. Nasıl oldu da bitti? Bir yeni kent kuruldu orada. Ortaklaşım, örgütlü diyalog yöntemiyle başardık. Projenin muhatabı olan halk projeyi sahiplendi ve olağanüstü bir proje enerjisi ortaya koydu. Kendisi proje muhafızı oldu. Sonuçta projeyi başardılar. Umudumuz halkımızdır” ifadelerini kullandı.
Murat Karayalçın, son olarak, İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından Şubat 2023’te “Geleceğin Türkiyesi’ni inşa ediyoruz” sloganıyla 100 yıl sonra yeniden düzenlenecek İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’ne de değinerek, “Yürekten kutluyorum İzmir Büyükşehir Belediyesi’ni. Birinci İzmir İktisat Kongresi’nin yıl dönümünde, 100. Yılında, yeni bir iktisat kongresi topluyor ve çok ciddi hazırlıklar yapılıyor. Zevkle izliyorum” diye konuştu.
#MövenpickLivingİstanbul #ArtaşGrubu #Vadistanbul
#GYODERZirvesi2024 #GYODERZirveProgramı #GYODERZirvesindeKimler
#GYODERGayrimenkulZirvesi2024 #MuratKurum #GYODER
#EmlakKonut #Fikirtepe #KentselDönüşüm
#SentraGayrimenkul #SedakatÖzgürAnlar #KaleKilit