Tamam anlaştık: Özel haber yok, analiz yok, soru yok*
Davet edildiğimiz basın toplantısında soru sormamıza izin verilmiyorsa, toplantı öncesinde özel güvenlik (siyasi koruması gibi sarı yelekli) adamlar kapıya dikiliyorsa, haber ve yazılarda bülten dışına çıkmamız istenmiyorsa… Eyvallah, dediğiniz gibi olsun… Ama bizim de söyleyeceğimiz bir çift lafımız vardır elbet! Bunun için yazıyı sonuna kadar okuyun…
Çok şahane bir haftaya çok şahane bir günle başladık… Çok şahane bir mekanda çok şahane bir projenin basın lansmanı vardı.
Davet edilmişiz, gitmesek ayıp olur… İşimizi gücümüzü bırakıp gittik!..
Girince solda; sanki Başbakan, Bakan, Milletvekili koruması gibi sarı – kum rengi yelekli adamlar bekliyor.
Kimi kimden koruyorlarsa?! Orada biz bizeyiz, herkes birbirine gülümsüyor, ‘Merhaba, nasılsınız?’ diyor, hal hatır soruyor… Tanımasa bile herkes birbirine göz aşinası. Şıkır şıkır giyinmişiz, kibarız, çok ‘ciks’iz yani…
Kuş sütü eksik (keselerine bereket, Allah daha çok versin) kahvaltının ardından basın toplantısının gerçekleşeceği sahnenin önünde yerimizi alıyoruz.
***
Tam kürsünün karşısına oturuyoruz ki, internet üzerinden yaptığımız canlı yayın daha güzel olsun;
Kürsüdeki patron ve onu kürsüye davet edip gazetecilere soru sormak için söz veren (!) danışman daha iyi/hoş/yakışıklı/güzel görünsün… Yaptığımız iş kaliteli olsun…
Ha bir de… Soru soracak olursak el kaldırdığımızda görülelim. Göz önünde olalım, göz teması kuralım, selam alıp selam verelim…
Heyhat! Nafile!
***
Bir anda ‘görünmez adam’ oluverirsiniz, hele ki daha önce gazetenizdeki köşenizde –asla hakaret etmeyen, küçük düşürmeyen- dostluk sınırları içinde eleştiri yazısı yazarsanız…
El kaldırırsınız, “Var mı başka sorusu olan?!” diye sorarlar üstüne;
El sallarsınız, “O zaman geldiğiniz için teşekkür ederiz” derler bir de…
Diğer gazete ve internet editörü arkadaşlarınız-dostlarınızın kollarını bile gövde hizasından ayırmadan bilekten kıvırarak avuç içlerini göstermeleri bile yeter halbuki!
Siz kolunuzu omuzdan yukarı kaldırır, elinizi sallarsınız yine de ı-ıh!..
Ama danışman, yine de göremez karşı karşıyayken!..
Yazık, günah olur verdiğiniz selamlara! Sabahın erken saatinde işi gücü bırakıp orada sandalye işgal ettiğinize!
Madem öyle bundan sonra şöyle bir yol izleyelim: Bültenlerin altına soruları da yazın, kimin soracağını (pardon sorabileceğini!), hangi sıra ile sorulacağını…
***
Peki, o zaman siz kazandınız!
Basın toplantılarında özgün soru sormayalım, özel haber yazmayalım, köşe yazılarında eleştirel analizler – durum tespitleri kaleme almayalım. Bültenin dışına çıkmayalım!
Olur mu?..
OLMAZ!
*Eğer başlıktaki gibi ‘Özel haber yok, analiz yok, soru yok’ ise…
BİZ DE YOK OLURUZ!
Bunca yıllık gazetecilik emeğimizden utanırız. Yazdığımız haberler, yaptığımız sayfalar kabuslarımız olur geceleri, soluk soluğa pişmanlıkla uyanırız kan ter içinde…
Ha! Unutmadan sormamıza izin verilmeyen o soruyu da soralım buradan. Belki lutfederler de yazılı açıklama ile cevap verirler:
“Sahnedeki bantta sıralı firma isimlerinden en sağdaki firma site yönetimi mi, projeye ortak mı?”
Bu kadar…