Fikirtepe kentsel dönüşüm tarihçesi içinde hangi gelişmeler yaşandı? Fikirtepe tarihinde hangi olaylar var? Fikirtepe kentsel dönüşüm sürecinde neler oldu? Sismolog Prof. Dr. Haluk Eyidoğan, T24‘te yayınlanan “On beş yıldır bitmeyen bir kentsel dönüşümün hikâyesi: Fikirtepe” başlıklı yazısında Fikirtepe kentsel dönüşüm tarihçesini yazdı…
İşte 24. Dönem CHP İstanbul Milletvekilliği de yapan deprem uzmanı Prof. Dr. Haluk Eyidoğan’ın 5 Mart 2021 tarihli o yazısından önemli bölümler…
Bütün süreç aynı iktidar yönetimi döneminde oluştu ve bugüne kadar konuyla ilgili olarak ikisi Bayındırlık ve İskân Bakanı, beşi Çevre ve Şehircilik Bakanı olmak üzere yedi bakan değişti. Adına “kentsel dönüşüm” denilen bu süreç sırasında 2005’den bugüne kadar resmi yetkililer, müteahhit firmalar ve mülk sahipleri neler demiş, neler olmuş yıllar itibariyle özetleyelim
Kadıköy İlçesi Fikirtepe Mahallesi ve çevresi, 1786’da çizilen İstanbul şehir haritasında “Fikir Tepesi” adı ile görülen yerdir. Fikir Tepesi Neolitik Çağ’da yaklaşık MÖ 4000-3000 yıllarında bir yerleşim yeri olmuştur. Kazılarla ortaya çıkarılan 18.000 metrekarelik bir alandaki Fikirtepe Höyüğü mahallenin güney kenarındadır. Fikirtepe Höyüğü’ne ait kalıntılar, 1907 yılında İstanbul-Bağdat demiryolu hattının yapımı sırasında tesadüfen bulunmuştur. Keşfinden 103 yıl sonra (?) Fikirtepe Höyüğü’nün sınırları belirlenmiş ve İstanbul 5 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 31 Aralık 2010 tarih ve 2991 sayılı kararı ile III. Derece arkeolojik sit alanı ilan edilmiştir.
İstanbul’un bu en eski arkeolojik alanı çevresi, 2005 yılından bugüne kadar bitmeyen bir “kentsel dönüşüm” sürecine sokulmuş, süreç sorunlar ve mağduriyetler yumağına dönmüş ve içinden çıkılmaz bir hâl almıştır. Süreç sırasında her yeni atanan bakan sorunu çözme vaadiyle gelmiş ancak projeler bitirilememiştir. Fikirtepe çevresinin İBB tarafından 2005 yılında “Özel Proje Alanı” ilan edilmesinden bugüne kadar ikisi Bayındırlık ve İskân Bakanı, beşi Çevre ve Şehircilik Bakanı olmak üzere yedi bakan değişmiştir. Sorunlar ve bu sorunların yarattığı mağduriyetler 2005 yılından beri sürmektedir.
17 Ağustos 1999 depremi sonrası İstanbul’u etkileyecek deprem tehlikesinin arttığı konusu gündeme gelince İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) deprem tehlike ve risklerinin saptanmasına yönelik olarak dört üniversiteye İstanbul Deprem Ana (Master) Planı (İDAP) çalışması yaptırdı. 2003’te biten ve İBB’ye teslim edilen İDAP, amacı ve ortaya koyduğu yol haritası ile birçok ilimize örnek oluşturacak öncü bir çalışma niteliğindeydi. İDAP depremden en az kayıpla kurtulmanın strateji ve eylem planlarını önermekte ve bununla ilgili yol haritalarını sunmaktaydı. Planda öncelikli riskli alanlar belirlenmiş, toplu kentsel dönüşüm, depreme dirençli toplum oluşturma ve deprem risklerini azaltacak çok yönlü önerilerde bulunulmuştu.
2003 yılından hemen sonra İBB Başkanı Kadir Topbaş, İstanbul Metropolitan Planlama ve Kentsel Tasarım Merkezi (İMP)’ni kurdu. 5216 sayılı Yasa ile tüm İstanbul İl sınırlarını kapsayacak şekilde genişletilen Büyükşehir Belediye sınırlarının içerdiği 545 bin hektarlık alanda 100 bin ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı’nın (İÇDP) hazırlanması için Çevre ve Orman Bakanlığı 2004 yılında İBB’ye yetki verdi. İBB bu planı yapmak için üniversitelerden ve ilgili kurumlardan yüzlerce uzmanın katılımıyla İÇDP’yi oluşturdu ve İBB’ye sundu. Başkan Topbaş planın amacını şöyle açıklıyordu: “İstanbul’un evrensel düzeyde taşıdığı kültürel ve doğal öz değerlerine sahip çıkılarak, İstanbul’a doğası, yaşam kalitesi, erişilebilirliği ve sahip olduğu genç dinamik nüfusu ile dünya ölçeğinde güçlenmiş bir kent statüsü kazandırmak.”
İÇDP’nin hedefleri arasında “kentin yaşam desteklerinin yoğunlaştığı kuzeye yönelik gelişme eğiliminin kontrol altına alınması”, “İstanbul’un öz değerlerini yitirmeden günümüzde de küresel öneminin sürdürülmesi”, “İstanbul’un sahip olduğu değerler ve bu değerlere yönelik tehditlerin göz önünde bulundurulması”, “ekoloji- ekonomi dengesinin bozulmasıyla doğabilecek sağlıksız yaşam koşullarının uyarısı”, “olumsuz sonuçların önlenmesi için çevresel, ekonomik, toplumsal ve mekansal bütünleşmenin sağlanması”, “koruma ve kullanma dengeleri ile sürdürülebilir planlama ilkelerine göre İstanbul İli nüfusu 16 milyon olarak belirlenmesi” ve “yaşam kalitesinin yükseltilmesi için alt ölçekli planları yönlendirecek bir yol haritası oluşturulması” gibi iddialı ve İstanbul’un geleceği için umut dolu hedefler belirlenmişti.
İÇDP 15.06.2009 tarihinde İBB Başkanlığı tarafından onaylanarak yürürlüğe girdi. Daha sonra İÇDP, İDAP gibi rafa konuldu ve ne yazık ki yokmuş gibi davranıldı. Daha da vahimi İÇDP’nin amaç ve hedeflerinin tam tersi uygulamalar yapılmaya başlandı. İstanbul’un kuzeyindeki su rezervlerin ve ekolojik koridorlarının korunması ve bölgenin imara açılmaması için İÇDP’de yapılan önerilerin tam aksine, 3. Köprü, kuzey İstanbul otoyolu, 3. Havaalanı ve Kanal İstanbul gibi projeler arka arkaya işleme konuldu. Yüzlerce uzmanın aylarca gece-gündüz çalışarak harcadıkları emek boşa gitti. İÇDP uygulanmadı, İstanbul planlı ve sağlıklı bir büyüme oluşturamadı; İDAP uygulanmadı, İstanbul “risk havuzu” olmaktan kurtulamadı ve deprem dirençli bir büyükşehir kimliği kazanamadı.
Fikirtepe, gerek sanayinin gelişimiyle ve gerekse Hasanpaşa Otosan fabrikasının, çeşitli tamircilerin, küçük üreticilerin ve hurdacıların bulunduğu eski Hasanpaşa semtinin hemen yakınında bulunması nedeniyle yoğun göç alan ve çoğunluğu gecekondulardan oluşan büyük bir yerleşim alanı olmuştur.
1984 yılında çıkarılan 2981 sayılı yasayla Fikirtepe’deki gecekondular yasallaştı ve 1991’deki Islah İmar Planı ile gecekondu sahipleri bireysel tapularına kavuştular. Zaman içerisinde gecekondular plansız ve denetimsiz yerleşmelerle birkaç katlı apartmanlara dönüştü. D-100 (E-5) ve E80 (TEM) otoyolları ve Boğaziçi Köprüsü’ne yakın konumlanmış olan Fikirtepe aynı zamanda toplu taşıma ile erişilebilirliğin yüksek olduğu bir konuma sahipti. Bu özellikler Fikirtepe ve yakın çevresini inşaat rantı yüksek bir yer yapmıştı.
Fikirtepe’nin başına gelen dönüşüm sürecindeki olaylar ve bugüne kadar yaşananlar, yapılanlar ve yapılamayanlar konusunda çok sayıda haber, konferans, rapor, araştırma ve akademik tezler yapıldı. TBMM’de araştırma önergesi ve soru önergeleri verildi. Süreç içerisinde yeni çıkan yasalar, mevzuat değişikleri, yönetim değişiklikleri ve çok kez plan değişiklikleri oldu. Çok sayıda ve halen süren davalar açıldı. Bütün süreç aynı iktidar yönetimi döneminde oluştu ve bugüne kadar konuyla ilgili olarak ikisi Bayındırlık ve İskân Bakanı, beşi Çevre ve Şehircilik Bakanı olmak üzere yedi bakan değişti. Adına “kentsel dönüşüm” denilen bu süreç sırasında 2005’den bugüne kadar resmi yetkililer, müteahhit firmalar ve mülk sahipleri neler demiş, neler olmuş yıllar itibariyle özetleyelim.
3 Temmuz 2005 tarihli, 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 73. maddesindeki (ilk hali) “Kentsel dönüşüm ve gelişim alanı” başlığı altında tanımlanan “Belediye, kentin gelişimine uygun olarak eskiyen kent kısımlarını yeniden inşa ve restore etmek; konut alanları, sanayi ve ticaret alanları, teknoloji parkları ve sosyal donatılar oluşturmak, deprem riskine karşı tedbirler almak veya kentin tarihî ve kültürel dokusunu korumak amacıyla kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri uygulayabilir. Bir yerin kentsel dönüşüm ve gelişim proje alanı olarak ilân edilebilmesi için, o yerin belediye veya mücavir alan sınırları içerisinde bulunması ve en az elli bin metrekare olması şarttır” ifadesindeki yetkiye dayanarak belediyeler dönüşüm projesi alanları belirleyebiliyorlardı. Bu maddeye dayanarak, Bayındırlık ve İskan Bakanı Faruk Nafız Özak döneminde İBB Meclisi İstanbul, Kadıköy İlçesi Fikirtepe Mahallesi’nin tamamını ve Dumlupınar, Eğitim ve Merdivenköy Mahallelerinin bir bölümünü “nüfus ve yapılaşma açısından gerekli doygunluğa ulaştığı göz önünde tutularak, mevcut yoğunluğu koruyarak nüfus artışını engellemek, donatı alanlarını maksimum düzeyde arttırmak ve bu mahallelerde fiziksel, sosyal çevreyi iyileştirerek yaşam koşullarını sağlıklaştırmak” gibi, herkese “ne iyi” dedirten ve umut veren amaçlarla 9 Mart 2005 tarihinde “1/5000 ölçekli Kadıköy Merkez ile D-100 Otoyolu Ara Bölgesi Nazım İmar Planı”nı onayladı ve plan lejantında bölgeyi “Özel Proje Alanı” ilan etti.
İBB’nin İDAP raporu İstanbul’un deprem risklerinin en fazla olduğu Küçükçekmece, Avcılar, Büyükçekmece, Küçükçekmece, Zeytinburnu, Bakırköy, Tuzla vb. gibi ilçelerde pilot toplu yenileme ve dönüşüm projeleri önerirken, İBB’nin ilgisi her nedense bir bölümü sit alanı olan ve görece olarak deprem riski daha az olan Fikirtepe bölgesi üzerinde yoğunlaştı. Peki, neden öncelikle Fikirtepe dönüşüm amaçlı “Özel Proje Alanı” seçildi? Çünkü, Fikirtepe Boğaziçi Köprüsü’ne ve D-100 otoyoluna yakındı, çoğunluğu az katlı bina stoğu vardı ve Ataşehir gelişme bölgesine komşuydu. Dolayısıyla dönüşüm sonrası inşaatta en fazla değer artışı yaratacak potansiyel vardı. Nitekim daha sonra ki gelişmeler rantın ana ölçüt olduğunu açıkça ortaya koymuştur.
İlan edilen proje alanı 4 bin 500 adet parselden oluşan, toplamda 1 milyon 300 bin metrekare (130 hektar) civarındaydı. Alanda 6.400 adet bina, 48.665 kişilik nüfus ve işyerleri hariç 14.629 hane vardı. Parsellerin yüzde 60’ı 200 metrekarenin altında olup, alanın yüzde 95’i özel mülkiyet, yüzde 5’i ise İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve kamuya aitti.
Başlatılan bu dönüşüm projesi ve ilgili planlama sürecinde Kadıköy Belediyesi ile herhangi bir bilgi alışverişi ve iş birliği girişimi olmadı ve Belediye Başkanı durumu şöyle dile getiriyordu: “Fikirtepe baştan yanlış başladı. Önce emsal vererek başladılar. Yüksek bir emsalle birlikte çözeceklerini düşündüler. Oysa önce oranın planlanması gerekiyordu. 4 mahallemizle ilgili bir uygulama yapılıyor ama ilçe belediyesinin hiç haberi yok. Hiçbir şekilde dahil değil, hiç yetkisi yok. Başta kaybedilen nokta bu. Eğer Kadıköy Belediyesi işin içinde olsaydı bu süreç ileri bir noktada olurdu. Hatalı başladığı için şimdi ne geri dönebiliyor ne ileri gidebiliyor.”
Bu dönüşüm projesinin il veya ilçedeki plan ölçütlerine uyup uymayacağına veya nasıl bir bütüncül plan anlayışıyla kentsel tasarım yapılacağına dair bugün bile bir somut bilgi yok. Nitekim 2005 yılından bugüne kadar çok sayıda plan değişiklikleri oldu ve olmaya da devam ediyor. Bu arada 5393 sayılı yasanın 73. maddesi, daha sonra yapılan itirazlar, uygulamalar ve yeni çıkan yasalar nedeniyle birçok kez değişikliğe uğradı.
22 Mart 2007 yılında 1/5000’lik Nazım İmar Planı’nda (NİP) proje alanında plan değişikliği yapılarak karara “Kentsel Dönüşüm Alanı” ifadesi eklendi.
İBB, 26 Mart 2008 tarihli Bayındırlık ve İskân Bakanlığı oluru ile 1/1000’lik Uygulama İmar Planı (UİP) çalışmalarına başladı.
17 Haziran 2010 yılında Belediye Kanunu’nun 73. maddesinde değişiklik yapılarak büyükşehir belediyelerinin kentsel dönüşüm ve gelişim projeleri uygulayacağı alanları genişletme olanağı yaratıldı. Ayrıca uygulanacak planda kat yüksekliği sınırı yoktu. Böylece bölge gayrimenkul piyasasının aktörlerinin en fazla ilgi duyduğu bir alan haline geldi. 15 Temmuz 2010’daki şu haber başlığı Fikirtepe’deki durumu açıkça özetliyor: “Ağaoğlu, Taşyapı ve Selimoğlu Fikirtepe’de yer topluyor.”
20 Ekim 2010’da gazetelerde “piyango onlara vurdu” başlığı ile çıkan haberde İBB Başkanı Topbaş’ın demecinde şu cümleler vardı: “Buradaki düzenlemelerde biz parsel alanlarını daha büyüterek imar adaları şekline getireceğiz. 3 bin, 4 bin, 5 bin metrekareye çıktığında daha fazla imar imkânı vereceğiz. Böylece bunlar birleşerek daha güzel, büyük yapılar daha güvenli yapılara dönüşebilecek. Yolları genişleterek, altına otoparklar yaparak daha güvenli yapılara dönüşebilecek. İsteyen vatandaşlar binalarını kat karşılığı yeniden yapacak. İlçe belediyelerine başvurmaları yeterli. Kendi kaynağı varsa kendisi yapacak veya Kiptaş’la ya da TOKİ ile anlaşacak.”
Bu tarihlerde 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planı daha İBB Meclisi’nden geçmemişti. Projenin kentsel tasarım ve yerleşim planı yoktu. Kadıköy Belediyesi devre dışıydı. Başkan Topbaş’ın beyanatı sonrası başlayan gayrimenkul harekâtıyla adına çantacı denilen kişiler ve müteahhitler Fikirtepe bölgesinde faaliyetlere başladılar. Arsa ve bina toplayan çantacılar sokak sokak dolaşıyordu. Alanda 15 bine yakın hane vardı ve hepsinin dolaşılması gerekiyordu. Bu işi üstlenen sokak ve mahalle temsilcileri ve çantacılar çalışmaya başladı. Büyük emsal artışları sunan plan kararlardan güç alarak bölge halkına sözler verildi ve hukuki değeri tartışmalı sözleşmeler yapılmaya başlandı. Gazetelerde çıkan haberler Fikirtepe’de büyük bir rant havası yarattı. İngilizce başlıklı projeler, ışıltılı yaşam ve deprem dayanıklı modern yapılar söylemleri mülk sahibi vatandaşlarını zenginleşme, sınıf atlama ve büyük değer artışı beklentisine sokuyordu.
24 Ekim 2010 tarihinde İstanbul’da Bayındırlık ve İskân Bakanı Mustafa Demir’in katıldığı “Deprem Zirvesi” toplantısı yapıldı. Bu toplantıda İstanbul’un deprem tehlike ve riskleri değerlendirildi ve kentsel dönüşüm çalışmalarının yapılması kararlaştırıldı. Bu çerçevede deprem riski taşıyan binaların yenilenmesi gerektiğini belirten İBB Başkanı Topbaş, “kentsel dönüşüm” projelerini masaya yatırdıklarını anlatarak bu konuda örnekler verdi. Örnekler arasında Fikirtepe Projesi de vardı ve Fikirtepe’ye 14 bin 629 yeni daire (bu sayı daha sonra 35 bine çıkarıldı) yapılması planlandığını belirtti.
1/5.000 ölçekli Nazım İmar Planı ilkeleri doğrultusunda hazırlanan “1/1000 ölçekli Fikirtepe ve Çevresi Uygulama İmar Planı” üç kez değişikliğe uğratılarak yüzde 10 ile 80 arasında imar artışı verilmiş haliyle İBB meclisinde onaylandı. İki gün sonra İBB başkanı Topbaş Fikirtepe ile Dumlupınar, Merdivenköy ve Eğitim mahallelerinin bir bölümün “Kentsel Dönüşüm Alanı” olarak tescil edildiğini ve “Kadıköy Merkez ile D-100 (E-5) Otoyolu Ara Bölgesi”nin ise uygulama planı dışında tutulduğunu açıklıyordu. Açıklamada “Düzensiz ve sağlıksız yapılaşmış konut alanları sıhhileştirilecek ve donatı alanları artırılarak kentsel yaşam standartları yükseltilecek. Olumsuzluk oluşturan küçük sanayi alanları da dönüşüme tabi tutulacak. Bölge, imar planlarındaki fonksiyon değişikliğiyle “ticaret+konut+hizmet alanı”na dönüştürülecek” ifadesi yer aldı. “Halk istedi” ile çıkan haberler herkesi yine umutlandırdı.
Yeni düzenleme ile Fikirtepe, Merdivenköy, Dumlupınar ve Eğitim mahallelerinden oluşan 1 milyon 340 bin metrekarelik (134 hektar) alan ortalama 20’şer dönümlük ve her biri 200-300 haneden oluşan 57 yapı adasına ayrıldı. Her bir ada tek bir parsele tevhit edilecek, o adalardaki mülk sahipleri bir müteahhit firmayla anlaşarak evlerini yıktıracak ve her malik, bu evlerin yerine yapılacak süper lüks rezidanslardan kendi arsa payı oranında daireye sahip olacaktı. Hikâye umut vericiydi. Bölgedeki bina sayısı 6.341, bağımsız birim sayısı 17.728 ve bağımsız konut sayısı da 14.663 adet, nüfusu 50 bin civarındaydı. 134 hektarlık bu alanda yüzde 72 oranında özel mülkiyet, yüzde 25 oranında kamu mülkiyeti ve yüzde 3 oranında vakıf mülkiyeti bulunmaktaydı. Yapı yoğunluğu yüksek olup, net nüfus yoğunluğu hektar başına 613 kişiydi. Nüfusun büyük çoğunluğu düşük ve orta gelirli işçi ailelerinden oluşmaktaydı.
1 Şubat 2011’de İBB Başkanı Topbaş şunları söylüyordu: ”İnanıyorum ki bizim burada çıkardığımız bu imar artışı gayrimenkul ve daire değerlerini ikiye katladı. Ama 4’e, 5’e katlayacak.” Bu demeç, bölgede halkın rant beklentisini daha da yükseltirken, müteahhitlerin de iştahını kabartıyordu. Tanımı bile doğru dürüst yapılmamış kentsel dönüşüm hamlesiyle başlayan süreç rant üzerinden pazarlık ortamına sürüklendi. Fikirtepe’de arsa toplama, sözleşme yapma işleri hızla devam ederken ve mülk sahiplerine bolca vaatler verilirken genel seçim atmosferine girildi. 12 Haziran 2011’deki genel seçimlerinden hemen sonra Bayındırlık ve İskân Bakanlığı lağvedildi ve 4 Temmuz 2011 tarihinde 644 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı (ÇŞB) kuruldu ve Erdoğan Bayraktar bakanlık görevine atandı.
Bu arada, Fikirtepe’de inşaat firmalarıyla görüşmek üzere ada ve sokak temsilciliklerinden oluşan ilginç bir örgütlenme gelişti. Her yapı adasının temsilcisine sokak temsilcileri bağlıydı. Firmalar bu kişilerle pazarlık masasına oturuyordu. Medyanın “gecekonduyu ver lüks daireyi al” ve “piyango vurdu” vurguları mülk sahiplerinin “lüks rezidans” ifadesini içeren sözleşmelere imza atmasını kolaylaştırıyordu. 23 Ekim 2011’de Van-Erciş’te 7.2 büyüklüğünde deprem olunca deprem ve dolayısıyla kentsel dönüşüm konusu ağırlıklı olarak yeniden ülkenin gündemine oturdu. Ancak, Fikirtepe’de yaşanan gelişmeler kentsel dönüşüm faaliyetlerinin başka mecralara doğru gittiğine dair haberler oluşturuyordu.
Kasım 2011’de ada temsilcisi M.Ş. ortaya çıkan tabloyu şu şekilde özetliyor: “Şu anda insanlar depremde yıkılacak evlerinden kurtulma değil rantın peşine düştü. Burada ev fiyatları 2 yıl önce 50-60 bin TL civarında idi. Şimdi firmalar geliyor ve ‘ver bu evini sana bittiğinde yaklaşık 300 bin TL olan ev verelim’ diyorlar. İnşaat firmaları bina bitene kadar kirayı da karşılıyor. Bu neredeyse minimum teklif. Ama insanlar ‘ben daha fazla isterim’ diyor. Hatta buradan zengin olma hayali kuranlar da var. İşte bu hayâl yüzünden sistem (!) kilitlendi. Toplam 56 ada var ve sadece 2 tanesi anlaştı.”
Parsellerin birleşmesiyle müteahhitlerin daha büyük inşaat yapma hırsları, hak sahiplerinin yüksek kâr elde etme istekleri, adalarda yüzde yüz oy birliği kurulamaması, niteliksiz firmaların sürece dahil olması ve bölge ile ilgili üst ölçekli planların olmaması gibi nedenlerle Fikirtepe’de işler tıkandı. Ortaya çıkan bu durum ÇŞB’nın ve İBB’nin süreci yönetemediğini, İBB’nin müteahhitle malikleri baş başa bıraktığını ve bir rant hikayesi oluşmaya başladığını gösteriyordu.
Fikirtepe dönüşüm alanı için 1/5000 ölçekli NİP ve 1/1000 ölçekli UİP üzerinde değişiklik bitmiyordu. 17 Ocak 2012 ile 28 Kasım 2012 tarihleri arasında bu planlarda üç kez daha değişiklik yapıldı. İBB yeni bir kararla özel imar hakkı tanınan Fikirtepe’de emsal frenlemesi yapma ihtiyacıyla binalarda 80 metre yükseklik sınırı getirilmesini kararlaştırdı. Mülk sahipleri ve müteahhitlerde bir hayal kırıklığı oluştu. Müteahhitler İBB’ye yoğun itirazlarda bulundular, çünkü hesaplarını daha yüksek emsallere göre yapmışlar ve ona göre sözleşmeler imzalatmışlardı. İBB başkanı Topbaş 6 Mart 2012’de bir demecinde durumu şöyle açıklıyordu: “Burada da maalesef araziyi kirleten ve yanlış propaganda yapan birileri ortaya çıktı. Biz orada verdiğimiz imar haklarını hiçbir şekilde vatandaşa kaybettirmeyeceğiz. Özellikle de bina yüksekliklerine de 80 metre gibi bir sınırlama getiriyoruz. Bu da vadiden tepe kadar her parselde yapılacak. Yapılarda alacakları imar izinleriyle birlikte 80 metre yüksekliğe kadar binalarını yapabilecekler. Fikirtepe bir modeldir. Başka yerlere örnektir. Önemli bir adımdır. Fikirtepeliler burada rahatsız olmasınlar. Biz bu konudaki adımlarımızın ne kadar sağlam attığımızın farkındayız. Hiçbir endişe olmasın. Çünkü bazı yüklenici müteahhit firmalar ‘Efendim imar değişiklikleri oluyor. Sizinle yaptığımız anlaşmaları bozmak istiyoruz. Daha az haklarla görüşelim oturalım’ diye birtakım ifadeler kullanıyorlarmış. Hayır biz hiçbir şeyi değiştirmiyoruz. Aynı şekilde devam edecekler.”
Daha önceki yıllarda gündeme gelen ama çıkarılacağına dair haberler dolaşan kentsel dönüşüm yasası taslağı Şubat 2012’de TBMM’ye geldi, hızla komisyondan geçti ve 16 Mayıs 2012’de resmî gazetede yayınlandı. 6306 sayılı ve “Afet Riskleri Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun”nun amacı “Afet riski altındaki alanlar ile bu alanlar dışındaki riskli yapıların bulunduğu arsa ve arazilerde, fen ve sanat norm ve standartlarına uygun, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerini teşkil etmek üzere iyileştirme, tasfiye ve yenilemelere dair usul ve esasları belirlemek” olarak tanımlandı. Ancak 6306 sayılı yasa mülkiyet, barınma hakkı, miras hukuku ve imar mevzuatında birçok hakları sınırladı. Sosyal analiz, uzlaşma yönetimi ve katılımcılık anlayışından uzak bir yapıda olan 6306’ya göre yapılan birçok uygulama Fikirtepe’deki sorunları çözemedi, hatta daha da derinleştirdi.
KİPTAŞ ve TOKİ’nin fakirin malını alıp da zengine peşkeş çekme iddiaları üzerine Mart 2012’de ÇŞB Bakanı Bayraktar şöyle diyordu: “Eğer böyle bir durumumuz varsa haram zıkkım olsun. Böyle bir şeyi devlet yapmaz. Tabii ki zenginler olacak, bir yerde hasılat paylaşımı yaşanacak, zenginlere satacak. Bir yerde biz yapacağız, 100 lira taksitle fakirlere satacağız.”
15 Mart 2012 tarihli bir haberde Fikirtepe’de dönüşüm yapılması planlanan alanda müteahhit ile anlaşma yapan vatandaşın evlerini boşalttığı haberi vardı. Haberin içeriği şöyleydi: “Kentsel dönüşümle yüksek imar izni çıkan İstanbul Fikirtepe’de gecekondularını müteahhitlere kat karşılığı veren mahalleli, buruk bir sevinç yaşıyor. Yıllarca oturdukları, doğup büyüdükleri, düğünlerini yaptıkları evlerini boşaltan Fikirtepeliler, Sabah’a konuştu. İBB tarafından kentsel dönüşüm alanı olarak belirlenen Kadıköy Fikirtepe’de müteahhitlerle anlaşma sağlayan mahalleli evlerini boşaltmaya başladı. Şu ana kadar 4 mahalleyi kapsayan proje alanında yaşayan ev sahiplerinin yüzde 35’i ile anlaşma sağlandı. Ev sahipleri, geçici süreyle değişik semtlere kiracı olarak taşınıyor.”
Fikirtepe’de müteahhitlerle anlaşan bazı hak sahiplerinin evleri yıkılırken bazıları ise anlaşamamaktaydı. 4 Ekim 2012 de çıkan haberlere bakıldığında hak sahipleri açısından sorunların artmakta olduğu anlaşılıyordu. Fikirtepe’de yaşayan Murat Babacan, “Fikirtepe’de kimsenin kimseye güveni yok. İBB’nin en büyük hatası firmaları serbest bırakması oldu. Denetleme de olmadığı için kimse firmalara güvenmiyor ve birbirlerini suçluyor. Ayrıca benim gibi dükkân sahipleri en büyük zararı etti. İçinde makinelerimin olduğu mobilya atölyemi nasıl taşıyayım, dükkanım için 900 TL kira veriliyor ama bu paraya dükkân bulamıyoruz” diyor. Bu demeçten de anlaşılıyor ki sıkıntılar artıyor.
10 Ekim 2012’de çıkan bir haberde İBB Başkanı Topbaş “Fikirtepe’de yaşanan sıkıntının, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı kanalıyla aşılacağını” söyledi. Bölgede kentsel dönüşüm için ciddi imar artışları verildiğini söyleyen Kadir Topbaş, “Fikirtepe’de maalesef bazı adalardaki parsellerde uyuşmazlıklar çıktığı söyleniyor. Ada içinde bir iki ufak parsel bu işe olumlu bakmıyorsa, bakanlığın devreye girmesi suretiyle çözülecek. Parselde bulunan yapıyı istimlak ederek ada içine bakanlık ortak olacak. İstimlâk bedeli de gerçek değerleri üzerinden yapılacak. Afaki değerlendirmeler dikkate alınmayacak” diyordu.
Fikirtepe’deki gelişmeleri yorumlayan ve öngörülerde bulunan bir değerleme şirketi uzmanı görüşlerini şöyle ifade etmekteydi: “Yeni imar planının izin verdiği haklar ile bölgede yer alan gecekondu yapılaşmalarının yerini önümüzdeki senelerde üst gelir grubuna hitap eden, yüksek irtifalara sahip site tipi yapılaşmaların alması beklenmektedir. Bu konuda adımlar atılmaya başlanmış olup, birçok inşaat firması bölgede proje alanlarını belirlemiştir. Çevrede yapılan incelemelerde genel olarak bölgede konut+ticaret fonksiyonlarına sahip karma projelere yer verileceği tespit edilmiştir. Bölgedeki inşaat firmaları ile yapılan görüşmelerde bölge genelinde 80 m irtifa sınırının tamamı kullanılarak yüksek bloklar inşa etme eğiliminde oldukları tespit edilmiştir.” Bu ifadelerden de anlaşılacağı gibi artık Fikirtepe’de oluşacak değişim bir “kentsel dönüşüm” değil, üst gelir grubunun ihtiyaçlarına yönelik, lüks konut ve ofislerin yer alacağı yüksek emsalli ve üst gelir grubunu barındıracak “gayrimenkul geliştirme” olacaktır.
Fikirtepe’de 57 yapı adasında aksamalar ve gecikmeler arttıkça mülk sahiplerinin protestoları da başladı. 27 Ocak 2013 tarihinde çıkan bir haber halkın protesto yürüyüşü yaptığını açıklıyordu. Haberin içeriği şöyle: “Fikirtepe Mandıra Caddesi’nde eylem yapan yaklaşık 50 kişi, çöp konteynerleri ile yolu trafiğe kapattı. Eylemciler, inşaat firması yetkililerinin bürolarını kapatarak kayıplara karıştığını ve muhatap bulamadıklarını söyledi. İnşaat firmasının güven vermediğini iddia eden vatandaşlar, yetkililerden söz konusu firmanın araştırılmasını ve incelenmesini istedi.”
Rant oyunları arasında kalan halkın mağduriyeti ve şikayetleri anlaşılınca ÇŞB İstanbul Valiliği, İBB Başkanlığı ve Kadıköy Belediye Başkanlığı’na bir yazı gönderdi ve Fikirtepe ile ilgili tüm projeleri durdurduğunu bildirdi. Bu olayın arkasından ÇŞB, 31 Mayıs 2013 tarihinde Fikirtepe’deki 134 hektarlık proje alanını riskli alan ilan ederek 6306 sayılı yasa kapsamına aldı. Artık yapı adalarında mülk sahiplerinin üçte iki çoğunluğunun onayı halinde, sözleşme imzalamayan diğer mülk sahipleri beklenmeyecek ve firmalar inşaat ruhsatı alabilecekti. Peki, Fikirtepe dönüşüm alanı dönüşüm yasasına göre hangi yerbilimsel ve yapısal riskler için riskli alan ilan edilmişti? Zaten Kadıköy Belediyesi devre dışındaydı, İBB’nin ise riskli etütlerini yaptığını duymadık. Bu konuda Bakanlık şöyle bir açıklama yaptı: “Fikirtepe’deki sorunlu bölgeleri lisanslı kuruluşlara inceleten Bakanlık, elde edilen raporlarda bölgede mer’i planların onaylanmasından önceki yapıların kalite açısından kötü durumda olduğu, binaların bir kısmının uygulama sürecinde yıkıldığı ve birçoğunun da kullanılmadığını tespit etmiştir. Yapılan çalışmalar sonucunda ayrıca bölgenin bazı yerlerinin ise zemin açısından sorunlu olduğu ortaya çıkmıştır.” Üzerinde 6.341 binanın oluşturduğu 17.728 bağımsız birimin olduğu ve 50.000 kişinin yaşadığı 134 hektarlık bir alanı riskli alan ilan etmek bakanlık için kolaydı. O raporu bulup okumak isterim, acaba ne tür etütler yapmışlar da riskli alan ilan etmişler? Böylece Fikirtepe Kentsel Dönüşüm projesi ile ilgili tüm yetkiler ÇŞB’na geçmiş oldu. Mülk sahipleri İBB ile müteahhit firmalar arasındayken bu sefer bakanlıkla müteahhit arasında kaldı.
8 Ocak 2013’de basında şöyle bir haber geçiyordu: “Kentsel dönüşümün simge alanı olarak anılan Kadıköy Fikirtepe’de ilk fire, daha kazma vurulmadan verildi. Bölgede 380 kadar aile ile sözleşme yapan müteahhit zora düştü, iflas erteleme talebi ile mahkemeye gitti. Borç batağında olduğunu ortaya koyan firma tedbir kararı aldı. İcra takibi başlatan alacaklılar ise hem firmaya hem de sözleşme imzaladığı ailelere haciz yazısı gönderdi. Ailelere gönderilen haciz miktarı şimdilik 845’er bin TL iflas erteleme kararı alan şirketin sahibi gerekirse ceketimi alır giderim.”
2013 Nisan’da bir söyleşide Bakan Bayraktar şöyle diyordu: “Kentsel dönüşümde ise İspanya’nın, Güney Kore’nin 35-40 sene önce olduğu durumdayız. Fakat Türkiye’nin artık kişi başına geliri 10 bin doları geçti. 15 bin dolara gidiyoruz. İspanya 15 bin doları geçince başarılı oldu. AB’ye girince ciddi kaynak aldı ve kentsel dönüşümde başarılı oldu.”
Bu arada, zayıflayan rantların arttırılmasına yönelik talepler müteahhitlik sektörünün aktörleri tarafından sürekli dillendirilmekteydi. Eylül 2013’de Teknik Yapı Yönetim Kurulu Başkanı Nazmi Durbakayım “Fikirtepe’nin ayrıcalıklı bir dönüşüm olduğunu söylemek mümkün. 30-40 metrekarelik daireler için sirkülasyon alanı dahil 70 metrekarelik bir otopark yaratılması, maliyeti olumsuz etkileyebilir. Projelerdeki 80 metrelik yüksekliğin 100 metre olarak revize edilmesi, daha rasyonel projelerin yapılmasını kolaylaştırır” diyordu.
2013 Ağustos’ta “Şimdi bazı vatandaşlar uyanık. İstiyor ki devlet benim salaş ve kaçak evimi yıksın, karşılığında da iki tane ev versin. Biz de diyoruz ki bu bir can güvenliği işidir. O istiyor ki devlet bana para yardımı yapsın, imarımı arttırsın. Şimdi burayı (Fikirtepe) çözüyoruz. Fikirtepe’deki ruhsatları bir aya kadar patır patır vereceğiz. Başlayacak. Kentsel dönüşüm çeteleri türedi. Vatandaşın aklını karıştıran kişiler çıkıyor” diyen ÇŞB Bakanı Bayraktar 2013 Aralık’ta bakanlık görevinden ayrıldı.
Ocak 2014’de ilginç bir karar değişikliği oldu. Fikirtepe’de yıkım sürecinin uzaması ve hak sahiplerinin mağduriyet yaşamaları ile ilgili sorunları uzaktan çözemeyen ÇŞB, proje alanını yeniden İBB’ye teslim etti. ÇŞB böylelikle kentsel dönüşüm çalışmalarının daha hızlı bir şekilde ilerleyebileceğini sanıyordu. Ancak evdeki hesap çarşıya uymuyordu. Bölgede dolaşan ve rant odaklı iş yapmaya çalışan müteahhitlerin gazetelere, emlak sayfalarına verdikleri demeçler ve ışıltılı proje reklamları basında boy boy çıkarken halkın sıkıntıları örtülmeye çalışılıyordu. 3 Ocak 2014 tarihli bir haber başlığı şöyle: “Fikirtepe’de devlet imzalattırdı, yıktırdı, sonunda vatandaşı da bıktırdı!”
2014 Ocak ayında 3 bin bina yıkılmış, 5 bin bina ise boşaltılmış durumdaydı. Mahalle muhtarı H. E. 2014 Ocak ayı itibariyle Fikirtepe’de oturan ve müteahhitlerle anlaşan vatandaşların yaklaşık yüzde 25’inin taşındığını söylüyordu. Dönüşüm alanı o hale gelmişti ki, bir yandan evsizlerin barınağı olurken bir yandan da sinema endüstrisi burada bina patlatıp, izinle otomobil yakıyordu.
Bakan Bayraktar’ın yerine atanan yeni ÇŞB Bakanı İdris Güllüce 25 Ocak 2014’de İBB Başkanı Topbaş’ı ziyaretinde “Müjdeler olsun! On beş güne kadar kalmaz, Fikirtepe’ye gidip kazmayı vuracağız. Müteahhitlerimiz göreve ve işe başlayacaklar. Allah herkese hayırlı etsin. Birkaç güne kadar İBB, ruhsatı almaya başlayacak. Avan proje de alacak” dedi. Bakan Güllüce bu ziyaretten sonra 2 Mart 2014’de Fikirtepe’de yıkım başlatma ve temel atma törenine katıldı. Törende müteahhit firmanın temsilcisinden konutların 24 ayda bitirilmesi sözünü alan İBB başkanı Topbaş, ev sahibi olacak vatandaşlara, “İnşallah Sayın Bakanımızla birlikte 2 sene sonra balkonunuzda çay içmeye geleceğiz” dedi.
6306 sayılı yasanın getirdiği üçte iki anlaşma sağlanması zorunluluğu müteahhitlerin mülk sahipleri ile anlaşma sorunlarını çözemedi. Bu amaçla, anlaşamayan üçte birlik mülk sahibine yönelik “acele kamulaştırma” için 9 Mayıs 2014 tarihinde yeni bir düzenleme yapıldı. Bu göre “acele kamulaştırma” ile mülkler bakanlığın değerlendirmesine bırakılıyordu. Bakanlık “Fikirtepe inatçılarına” acele kamulaştırma tebligatları yapmaya başladı.
Fikirtepe’de sarpa saran işlerin, yaratılan plan kaosunun ve çok sayıda mağduriyetlerin ve kördüğüm olmuş sorunların araştırılmasına yönelik 6 Ağustos 2014’de TBMM’ye bir araştırma önergesi sundum. Ne yazık ki, araştırma önergesi TBMM gündemine getirilmedi.
2014 Aralık’ta ÇŞB ile İstanbul İl Müdürlüğü tarafından düzenlenen toplantıda yapılan sunumda Fikirtepe’deki son durum raporu niteliğinde şu bilgiler paylaşıldı: “57 adadan 12’sinde yüzde yüz anlaşma sağlandı, 4 adaya yapı ruhsatı verildi, 8 adet ada projeleri İBB avan proje onayında, 32 adada üçte iki oranda anlaşma yapıldı, 21 alanda anlaşmalar yüzde 90’ı geçti, 14 adaya kamulaştırma tebligatı gönderildi, 8 adada uzlaşma toplantısı yapıldı, 1 adada acele kamulaştırma evrakları mahkemeye intikal etti, 3 adada acele kamulaştırma için kıymet takdiri başladı.”
2005 yılında İBB tarafından “Kentsel Dönüşüm Alanı” olarak ilan edilen 134 hektarlık, 57 yapı adasında geçen 9 yılda Fikirtepe’de ruhsat alan firma sayısı toplam yalnızca 4 adetti. Mülk sahipleri tarafından müteahhit firmalara çok sayıda davalar açılmıştı. 2005’de yanlış başlayan “sözüm ona dönüşüm” sürecinin düzeltilemeyeceği anlaşılıyordu ve ne yazık ki durumu kimin düzelteceği de bilinmemekteydi.
Fikirtepe’de mahalle iyice karışmaya başlamıştı. 2015 Şubat’ta ÇŞB tam uzlaşı sağlanamayan adalarda imza atmaya karşı çıkan hak sahipleri ile aynı adada farklı oranlarda sözleşme imzalayan firmalara yaptırım kararı aldı. Buna göre Bakanlık daha az imzası olan firmanın yerini kamulaştıracaktı. Aslında bunun tercümesi mülk sahibinin itirazına rağmen mülkünün elinden alınmasıydı.
Fikirtepe’den Saadettin Uluocak, 3 Mart 2015 de “Kentsel Dönüşümden, Rantsal Dövüşüme… Rezidanstan Rezildansa Fikirtepe” başlıklı yazısında “İnandık, inandırıldık, hayal kurduk, umutlandık. Bir zamanların cıvıltılı mahallesi, balkonlarında saksılar dolusu çiçeklerin gözlerinize selam verdiği; neşenin dostluğun, ahbaplık ve komşuluğun sokaklarında kol gezdiği mahalle kültürü. Yok edildi. Savaş yorgunu bir şehir viranlığı, soğuk, korku dolu bir tenhalık yaşanır oldu son beş yıldır. Devlet erki tam, yüklenici tamahsız, toprak sahibi kuşkusuz olamadıkça, bu kötü gidişin daha yıllara savrulacağı gün gibi ortada. Anadolu’da bir deyim var, ‘inek almaz, buzağı emmez’ bu mahalleye reva görülen tam da bu. Mahallenin her yeri zenginlik fışkıracak diye çıkılan beş yılın sonucu (2010 yılını baz alıyor), fakirleşen, umutların tükendiği, hayallerin yıkıldığı bir yerin daha da kötüye yol aldığı görülüyor” diyordu.
Fikirtepe Eğitim Mahallesinde mağdur olan 24 mülk sahibi 23.09.2011 tarihinde imzaladıkları sözleşmelerinin iptali için İstanbul Anadolu 15. Asliye Hukuk Mahkemesine 11.03.2015 tarihinde ilk kez toplu dava açtılar. Mülkiyet sahiplerinin ilgili yapı adasındaki ortak iki müteahhit firmanın sözleşmedeki taahhütlerini yerine getirmemesi ve mülkiyet sahiplerini bilgilendirmemesi nedeni ile haklarını korumak için toplu olarak sözleşmelerin feshi yönünde dava açtılar.
Nisan 2015’de New York Brooklyn’in eski Belediye Başkanı ve New York Kültür ve Turizm Daire Başkanı görevini yürüten Marty Markowitz, kentsel dönüşüm uygulamalarını yerinde incelemek (!) üzere Fikirtepe’ye geldi. ABD’li yatırımcıların İstanbul’a yatırım yapmak istediğini belirten Markowitz, “New York’ta böylesine büyük proje görmedik. ABD’li yatırımcılar açısından buraya yatırım yapmak mantıklı olacak” dedi. ABD’de politikacıların yabancı bir ülkede mülk edinmesinin çok sıkı bir soruşturmayı da beraberinde getirdiğini dile getiren Markowitz, öyle bir durum olmasaydı kendisinin de buraya yatırım yapabileceğini belirtti. 2010’da bahsedilen “piyango” bu muydu acaba?
Hak arama nedeniyle ortalığın karıştığı mahalleye bu kez yargı karıştı. Ekim 2015’de ÇŞB, Eğitim Mahallesi’nde bir parsel için mülk sahibiyle anlaşma sağlanamadığı gerekçesiyle İstanbul Anadolu 11. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dava açtı. Ancak mahkeme “acele kamulaştırma” koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle ÇŞB’nin acele el koyma talebini reddetti.
ÇŞB, 2013’te riskli alan ilan ettiği Fikirtepe için 1/5000 ölçekli planda “yüksek yoğunluklu konut alanını 1000 kişi/hektar” için değiştirerek 2015 Kasım’da res’en onayladı. Dönüşüm başlamadan önce alanda ortalama nüfus yoğunluğu hektar başına 613 kişiydi. Böylece eskiye göre nüfus yoğunluğu en az yüzde 40 arttırılıyordu. Fikirtepe’de bazı mülk sahipleri, binalarını yıkıp yeniden yapmadığı iddiasıyla anlaştıkları inşaat firmasını protesto etmeye ve sözleşmeleri iptal davaları açmaya devam ediyorlardı. Henüz hiçbir inşaatın bitmediği projede sürecin tarafı olan mülk sahipleri ve müteahhit firmalar birbirlerinden şikâyet ederken, bir yanda da ÇŞB ve İBB’den yeterli ilgili göremediklerini söylüyorlardı. Bu arada, Fikirtepe halkının hayallerine doping yapıcı yayınlar sürüyordu. ÇŞB müsteşarı bir demecinde “Türkiye’ye örnek olacak bu proje ile ülkemize çok büyük ve önemli bir değer kazandırıyorsunuz. Sizlerin de zaman zaman telaffuz ettiği gibi, Türkiye’nin Manhattan’ı Fikirtepe’de yükselecek” diyordu.
Ekim 2015’de çıkan haberlerde yapı adalarındaki arsalar yapılan sözleşmeler ve yıkımlar sonrası tevhit sırasında yüzde 40 oranında kesildiği belirtilen Düzenleme Ortaklık Payı’nın (DOP) 3194 sayılı İmar Yasası’nın öngördüğünden fazla olduğu ve mülkiyet sahiplerinin arsalarının çok küçüldüğü belirtiliyordu.
24 Kasım 2015’de ÇŞB Bakanı İdris Güllüce görevinden ayrıldı ve yerine Fatma Güldemet Sarı atandı. Her yeni gelen bakan gibi Fikirtepe konusuna Bakan Sarı da el attı. Bakan Sarı, 27 Ocak 2016’da Konutder, İnder ve Fimütder (Fikirtepe Müteahitler Derneği) temsilcileri ile bir toplantı yaptı. Fimütder toplantıda kentsel dönüşüm sürecinde yaşanan aksaklıkları, 6306 sayılı yasanın ve ilgili yönetmeliğin yeniden ele alınmasını, kentsel dönüşüm alanlarında anlaşmazlıkların çözümü ve res’en tevhit-ifraz ile beraber ruhsat verilme sürecindeki aksaklıkları gündeme getirdi. Tüm detaylar haricinde ayrıca, Kentsel Dönüşüm İhtisas Mahkemeleri’nin kurulması da yer aldı. Yani mahalle öyle karışıktı ki ne müteahhit ne de mülk sahibi memnun değildi. Ama binalar yıkılıyor, mahalleli göç ediyor, yıkılamayan binalar terkedilmiş duruyor, boş binalar evsizler tarafından işgal ediliyor, mahkemelerde DOP ve ödenmeyen kiralar için davalar açılıyor ve mülk sahipleri ümitlerini kaybediyorlardı.
2005’den başlayan dönüşüm sürecinin dışında bırakılan Kadıköy Belediyesi’nin Başkanı Aykurt Nuhoğlu Şubat 2016’da basın toplantısında “Fikirtepe’de kanuna göre ilçeye devredilmesi gereken araziler hazineye devrediliyor. Belediye sadece Fikirtepe’de yok sayılmıyor, eğitim merkezi yapmak üzere istediği çürümeye bırakılan tarihi binalar bir türlü belediyeye tahsis edilmiyor” açıklaması yapıyordu.
Mülk sahipleri dernek kurarken Fikirtepe’de iş yapan müteahhit firmaları da bir araya gelip bir platform kurdular. Platform, mülk sahiplerine, firmalara ve gelecek ev sahiplerine destek sağlamayı hedeflediğini beyan ediyordu. 22 Mart 2016’da platform adına İrfan Şükrü Yağcı bir röportajında “Burası şehrin göbeğinde ve şehrin çekim merkezi olacak yarın. Eğlence merkezleriyle, alışveriş merkezleriyle, büyük üniversiteler, hastaneler, sosyal donatıları, büyük modern bir cadde hemen yakınında Fenerbahçe Spor Kulübü. Toplu ulaşıma imkân sağlayan bir yer. Bunun kendi etrafındaki diğer projelere bakmak lazım. Burada arsa ve gecekondu sahiplerinin ciddi bir kazancı var. Fikirtepe 18 milyar dolarlık bir ekonomik hacme sahip olacak. Burada yapı dönüşümünden ziyade yaşam dönüşümü yapılıyor” dedi. Yıkım öncesi 14.670 konut olan alanda platformun hesaplarına göre proje alanında toplam 35 bin konut, 2 bin 500 ticari alan yapılacaktı. Rant iyiydi. Platformun hedefinde Fikirtepe’yi uluslararası gayrimenkul arenasına taşıma, yabancı gayrimenkul yatırımcıları için lokasyon, sosyal donatı, yatırım, alışveriş gibi en önemli beklentileri karşılayan bir projeye dönüştürme, gayrimenkul alıcılarına modern, güvenli, konforlu konutları uygun fiyat avantajlarıyla sunma vardı. Bunun gerçekleşmesi için her yapı adasında 150-200 hak sahibiyle anlaşma gerektiği belirtiliyordu. Platform, proje her ne kadar 6306 sayılı kanuna tabi olsa da Büyükşehir Belediyesi’ne çok büyük harçlar ödenmişti. Platform bu işe kamuya katkı olarak baktığını duyuruyordu. Velhasıl vaatler çok büyüktü ve umut pompalanıyordu.
13 Mayıs 2016’da ÇŞB Bakanı Sarı, İstanbul’da kentsel dönüşüm alanlarında yaptığı incelemeler sonrası şunları söyledi: “Gayrimenkul sektörünü merdiven altı görüntüsünden çıkarmak için Gayrimenkul Sertifikası konusunda bir yasa çalışmamız var. Bir sertifika programı ve kriterler gelecek. Sertifika yasası ile herkes bir dükkân açıp emlakçılık yapamayacak. Tapu ve kadastro da işin içinde olacak. Ayrıca belediyelerimiz, özel sektör, inşaat sektörü, SPK da bu işin içinde.”
Proje başlayalı 11 yıl olmuştu ki, beşinci bakan olarak göreve getirilen Bakan Sarı göreve geldiği tarihten altı ay sonra 24 Mayıs 2016’da görevinden ayrıldı. Yerine ÇŞB Bakanı Mehmet Özhaseki altıncı bakan olarak göreve atandı. Adet olduğu üzere Bakan Özhaseki de Ağustos 2016’da Fikirtepe’yi ziyaret etti ve “Fikirtepe’de sorunları yerinde tespit ederek, yetkililerden bilgi aldık. Vatandaşlarımızı dinledik. Kimsenin emeğini zayi etmeden, hiçbir vatandaşımızın hakkını çiğnetmeden Fikirtepe’yi ayağa kaldıracağız” dedi.
Haziran 2016’da Magazin Gazetecileri Derneği Altın Objektif Ödül töreninde, müteahhit bir firmayı temsilen Ş.A. “Konumu, mimarisi, sahip olduğu özellikleriyle geleceğin Brooklyn’i olmaya aday olan Fikirtepe’de teslimlerine yılsonunda başlayacağımız konutlarımızda, tüm sanatçı dostlarımıza yüzde 25 indirim yapacağız. Böylece Fikirtepe, sanatçıların yaşayacağı bir bölge olacak” dedi. Fikirtepe’ye vuran bir başka piyango da bu muydu?
Fikirtepe dönüşüm sürecinin 11. yılında, 2016 Haziran’da çıkan haberlere göre durum şöyleydi: “57 yapı adasının 25’inde anlaşmalar tamamlanmış, projeler oluşturulup çalışmalara başlanmış, epey yıkım yapılmış, mülk sahiplerinin çoğu başka yerlere göç etmiş, müteahhitten kiralarını almaya çalışıyorlarmış.”
Bakan Özhaseki Şubat 2017’de Fikirtepe için şunu söyledi “Fikirtepe’de 15 adada 10 bin 269 bağımsız bölümü dönüştüreceğiz. Bu dönüşüm 18 milyar dolarlık iş hacmine sahip.”
Fikirtepe sorunlarının çözümünde çok iddialı olan ve 17 müteahhit firma tarafından 2015 yılında kurulan Fikirtepe Platformu 31 Mayıs 2017 tarihinde kendini lağvetti. Platform, aşağıda sıralanan şu başlıklardaki konularla ilgili sonuç elde edilememesi nedeniyle fesih kararı almıştı: “a) 6306 sayılı kanunun uygulanmasına yönelik sıkıntıların çözümü için görüş bildirme, b) Fikirtepe Master Planının yapılması ve onaylanması sürecine destek, c) Fikirtepe Master Planına uygun altyapı projesinin hazırlanması ve uygulanmasına destek, d) Dönüşen ve modernleşen Fikirtepe gerçeğinin kamuoyuna duyurulması.”
20 Eylül 2017’de 1/5000 ölçekli NİP ve 1/1000 ölçekli UİP’da yapılan plan notu değişiklikleri nedeniyle bir ay süreyle yeniden askıya çıkarıldı.
21 Kasım 2017’de 35. yapı adasındaki mülk sahipleri ÇŞB Bakanı Özhaseki’ye şöyle sesleniyorlardı: “Biz ada sakinleri 6 yıl önce müteahhit ile sözleşme yaptık. Çeşitli nedenlerden dolayı 6 yıldır olumlu hiçbir gelişme olmadı. Yıkım kararı çıkmadığı için de 6 yıldır kira yardımı da alamıyoruz. Burası yaşanacak gibi değil. Burada sıklıkla hırsızlık olayları da yaşanmaya başladı. Komşularımızın soyulan evleri var. Kapılar, camlar kırılıp evlere girildi. O evler uyuşturucu bağımlılarının mekânı oldu. Boş evlerde yangın çıkartıyorlar. Burada artık yaşayamıyoruz. Can ve mal güvenliğimiz tehlikede. Bir an önce adamızda yıkım çalışmalarının başlamasını istiyoruz.”
Fikirtepe’deki kentsel dönüşüm faaliyetleriyle ilgili mülkiyet sahiplerinin yaşadığı mağduriyetler artınca ve olayların Ankara’dan takibi zorlaşınca, ÇŞB sorunların hızlı şekilde çözüme kavuşturulması niyetiyle bölgede irtibat ofisi kuracağını açıkladı.
2018 Ocak ayında Bakan Özhaseki bir TV programında Fikirtepe’deki sorunlarda hem müteahhit hem de mülkiyet sahiplerinin hatalarından bahsederek şunları söylüyordu: “Önce bakmışlar, iş karışmış yoğunluk arttırmışlar. Sonra müteahhitler birbirine girmişler, savaş başlamış. Bir ada içerisinde 500 vatandaş varsa eğer 150’sinin vekaletini birisi toplamış, 200’ünün vekaletini birisi toplamış, 100’nün vekaletini başka birisi almış. Şimdi bu işi nasıl yapacaklar bu adayı? Baktık bazı adalar kördüğüm olmuş, o adaları ikiye böldük müteahhitler arasında, yarısını sen yap, yarısını sen yap.”
20 Haziran 2018’de Bakan Özhaseki bir demecinde “Fikirtepe’de bir plan yapılmış. Belediyeler de devreden çekilmişler. İlçe ve Büyükşehir çekilmiş (Kadıköy Belediyesi zaten devre dışı bırakılmıştı, nasıl ilgilenecekti?). Vatandaşlarla müteahhitler karşı karşıya kalmışlar. Aradan 3-4) sene geçmiş (2011 yılından bahsediyor) müteahhit batmış. Vatandaş mağdur, müteahhit mağdur, kamuoyu mağdur. Şimdi müteahhit gelse size yüzde 85-90 inşaatınızı verir mi? Hayır vermez. Devlet veriyor. Ama bazı kardeşlerimiz ne hikmetse uyanıklığı seviyor. Ben diyor, bir dükkânın yanına 2 tane daire isterim. Adalet değil. Fikirtepe’de bakanlık olarak girdik şimdi müteahhitlik yapıyoruz. Oradaki vatandaşların işlerini çözmeye çalışıyoruz. Şimdi yine gideceğiz oradaki batmış müteahhitlerin elinden alıp aslında nihayetinde vatandaşla müteahhit arasındaki itilafı kendimiz çözeceğiz” diyordu.
6 Temmuz 2018’de çıkan bir haberde Mayıs 2013 tarihinde Bakanlar Kurulu Kararı ile alınan riskli alan kararına karşı açılan dava için Danıştay 14. Daire yürütmeyi durdurma kararı aldı. Kararda, 5931 bina, 1424 ticari birim, 529 adet küçük sanayi birimi, 2 adet okul bulunan alanın bilimsel veriler içeren herhangi bir teknik inceleme olmadan riskli alan ilan edildiği belirtildi. Bakanlık yeniden bir riskli alan kararı çıkarana kadar bölgede bu karardan gelen haklar kullanılmayacaktı. Bakanlık böyle bir duruma karşı Nisan 2016’da bir düzenlemeyle B planını hazırlamıştı. Bu plana göre eğer bir ilçede yapılaşmanın yüzde 65’i imar mevzuatına aykırı ise riskli alan kararı alınabilecekti.
Bu tartışmalar sürerken, ÇŞB Bakanı Özhaseki 18 Temmuz 2018’de bakanlık görevinden ayrıldı. Artık, Fikirtepe ahalisinin muhatabı yeni atanan ÇŞB Bakanı Murat Kurum’du.
26 Temmuz 2018’de Fikirtepe’de evleri hâlâ teslim edilmeyen ve çadırlarda nöbet tutan mağdurlar Bakan Kurum’a sosyal medya üzerinden 20 çağrı yaptılar ve Fikirtepe’ye davet ettiler “facia” olarak tanımladıkları durumlarını görmesini istediler. Evleri yıkılıp da kira yardımı alamayan, biten dairelerden satın alıp da dairelerine kavuşamayan, şantiyede çalışıp ücretini alamayan bine yakın mağdur, TV dizisi yapımcılığı da yapan bir müteahhit firma sahibine 272 dava açmışlardı.
22 Nisan 2019’da yapılan bir röportajda Leke Fikirtepe Platformu sözcüsü Engin Akgüzel, 2005’den beri yaşanan sorunların ve mağduriyetlerin nedenlerini şöyle özetliyordu: “İBB’nin plansız başlattığı bu çalışmada (2005), Bakanlığın da kentsel dönüşümle ilgili bir birim kurmaması, kontrol mekanizmasını işletmemesi sonucu, ‘çantacı firmalar’ Fikirtepe’ye akın etti. Bu dönemde tabiri caizse ‘kervanın yolda düzülmesi’ mantığıyla hareket edildi. Fikirtepe’nin plan notlarının 6-7 kez değişmesi, ilk anlaşmaları yapan müteahhit firmaların 4.14 emsal-yükseklik serbestisi-yolların inşaat alanına dahil olması ile sözleşmeler imzalayıp daha sonra değişen plan notları yüzünden emsalin 4.0’e düşmesi, Fikirtepe’ye özel kesintiler yapılması (emsal 3.50 seviyelerine çekildi), yüksekliğin 80 metreye düşürülmesi, yolların alınması sonucu kârlılık oranlarında yaşayacakları düşüşü göz önüne alıp ilk olarak hak sahiplerinin kira ödemelerini kesmelerine sebep oldu. Maliyetlerdeki artışı da göz önüne alınca ortaya çıkan sonuca şaşırmamak gerek. Tabi bunun yanında dolandırıcılık saiki ile hareket eden müteahhitleri ayrıca incelemek gerekecektir.”
TMMOB Mimarlar Odası, İnşaat Mühendisleri Odası ve Şehir Plancıları Odası 2 Ağustos 2013 onay tarihli 1/5000 ölçekli NİP ve 1/1000 ölçekli UİP’nın iptali için dava açmıştı. İstanbul 6. İdare Mahkemesi’ne açılan davanın gerekçesi “bölgenin sosyal donatı alanlarının zarar göreceği, şehircilik ilkeleri, koruma-kullanma ve planlama esasları ile kamu yararı yönünden hukuka aykırı olduğu” yönündeydi. Mahkeme, gerekçeyi haklı bularak 17 Temmuz 2019 tarihinde Danıştay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere planları iptal etti.
3 Şubat 2020’de Kadıköy Meydanı’nda toplanan yaklaşık 1000 mülk sahibi ellerindeki pankartlarla sloganlar attı. Mülk sahipleri 21 Aralık 2011 tarihinde noter huzurunda sözleşmelere imzalarını attıklarını, 2016 Haziran ayında evlerini boşalttıklarını ve ÇŞB’nın bilgisi dahilinde firmalara teslim ettiklerini ancak firmanın 1,5 yıldır inşaat faaliyetinde bulunmadığını ve kiralarını ödemediğini söylediler. Mülk sahipleri Fikirtepe’den ayrılan insanların yüzde 98’inin kirada bulunduğunu, yarım kalan inşaatların tekrardan başlatılmasını, inşaatların devam etmesini ve geçmiş döneme ait kiralar ile ödenmesi gereken kiralarımızın düzenli bir şekilde ödenmesini istediklerini belirttiler.
20 Şubat tarihinde, 20/7/1966 tarihli ve 775 sayılı Gecekondu Yasası’nda yapılan yeni düzenleme ile “2/3/1988 tarihli ve 3414 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra belediyelerce 775 sayılı Gecekondu Kanunu’na göre oluşturulan veya oluşturulacak alanlardaki uygulamalarda ise ilgili belediyesi yetkilidir. Belediyeler bu hak, yetki ve görevleri yetkili organları eliyle kullanırlar. Büyükşehirlerde bu Kanunun tatbikatı büyükşehir belediyelerinin koordinatörlüğünde ilçe belediyelerince yapılır” cümlesi eklendi. Böylece TOKİ ile Belediyelerin yenileme ve dönüşümde iş birliği yapması olanağı yaratılabilecekti.
21 Şubat 2020 tarihinde Bakan Murat Kurum, İstanbul Valiliği, İBB ve 39 ilçe belediye başkanlığıyla birlikte bir toplantı gerçekleştirdiler. Bildiride riskli ve ağır hasarlı binaların yıkım sürecini hızlı bir şekilde başlattıklarını belirterek, “(Kurulacak komisyon) Komisyon kendi içinde kentsel dönüşüm sürecinde yerinde, hızlı, gönüllü dönüşüm prensipleriyle vatandaşlarımızı mağdur etmeyecek, hızlı bir şekilde dönüşüm sürecini yürütecek, dönüşüm sürecinde kira yardımı, taşınma yardımı, arsa kamulaştırma gibi tüm düzenlemeleri yapacak. Ortak bir dille, ortak bir eylemle, siyaset üstü bir bakış açısıyla bunu inşallah başaracağız. Valimizle, belediye başkanlarımızla el ele vererek, vatandaşlarımızla bu kentsel dönüşüm sürecini tamamlayacağız” dedi. Fikirtepe’de yine umut rüzgarları estirildi. Umarız bu umut gerçeğe dönüşür ve Fikirtepe halkı gelip, o yüksek aidatları her ay ödeyerek lüks rezidanslardaki o modern, ışıltılı dairelerine yerleşirler.
2020 Mayıs’ta İstanbul Bölge İdare Mahkemesi, 4’üncü İdari Dava Dairesi kentsel dönüşüm çıkmazının yıllardır yaşandığı Kadıköy’ün Fikirtepe semtinde yaşayanların itirazlarını karara bağladı. Mahkeme, İstanbul Altyapı ve Kentsel Dönüşüm Müdürlüğü’ne 5 ada ve 6 parselde res’en tevhit iptal kararlarının uygulanmaya konulmasını gerektiği kararını bildirdi. Buna göre mülk sahibi istemediği müddetçe müteahhit bu alanda iş yapamayacak ve mülkünü zorla elinden alıp kentsel dönüşüme tabi tutamayacak. Fikirtepe Derneği Başkanı Sabır Karakoçoğlu “Resen tevhit kararının iptal edildiği parsellerde mülk sahibi istemezse müteahhit artık orada iş yapamayacak. Çünkü müteahhit başkalarına ait parsel ve adaları birleştiriyordu. Buna göre de bir proje uyguluyordu. Yani tek tevhit olunca proje yapılıyordu ve tek tapu ortaya çıkartılıyordu. Bu müteahhitler kaçtı, insanlara borç taktı, sözleşmelere aykırı davrandı. Yeni kararla bütün problemlerin çözüldüğünü söyleyemeyiz. Sözleşmelerin iptal edilmesi gerekiyor. Vatandaş, iptal yoluna gitmiyor. Çünkü hala beklenti içerisinde. Binalarının bitirilmesini ve daire almak istiyor. Bu kararın ardından müteahhitlerin tekrar tek tevhitle inşaat yapma imkanı yok. Vatandaşın artık bunu değerlendirmesi gerekiyor. Herkesin kendi binasını yenilemesini, güçlendirmesini ve bunun da desteklenmesini istiyoruz. Fakat bir sonraki planları nedir bilmiyoruz. Buranın TOKİ’ye verileceği de gündemde. Eğer böyle bir şey olursa insanlar bir araya asla gelemez.” Mahallenin avukatı Hürriyet Azak ise kararın müteahhitlere bir uyarı olduğunu söyledi. Azak şöyle devam etti: “Karar, burada hiçbir inşaat faaliyetinde bulunmayan, vatandaşların en küçük talebini bile reddeden, tüketicinin parasını alan bu müteahhitlerden kurtulma adına ümit verici. Fikirtepeli’ye malını mülkünü yeniden değerlendirme, tapularına konulan ve alım satımı engelleyen inşaat şerhlerinin de kaldırılması fırsatını yarattı.”
2020 Temmuz’da Fikirtepe’nin artık sayısını şaşırdığımız yeni bir imar planına kavuştuğu haber çıktı. Malum, her yeni bakan geldiğinde bu imar planları değişiyor. Bitmedi gitti. Fikirtepe için imar planı hazırlandığını söyleyen Kurum, şu açıklamalarda bulundu: “Kadıköy Belediye Başkanı’yla da görüştük (bu önemli bir adım). Yürütmeyi durdurma iptal süreci geldi. Fikirtepe’de yeni imar planı yapıyoruz. Müjdeyi verelim. Diğer taraftan ben de gittim. Buradan da söylüyorum. Daha önceden bir sözleşme yapmışlar. Mağdur olan vatandaşlar da yükleniciler de var.”
Kasım 2020 Kasım’da ÇŞB Bakanı Murat Kurum, Fikirtepe’deki müteahhit ve hak sahibi yurttaşlara Fikirtepe’de tıkanan kentsel dönüşüm sürecine ÇŞB’nin el koyduğunu söyledi. Böylece ikinci kez yetki tekrar ÇŞB’ye geçmiş oldu.
28 Şubat 2021 çıkan başka bir haberde şu başlık var: “Kentsel dönüşümde plan tamam, dönüşüm tam gaz.” Habere göre ÇŞB, 1 milyon 340 bin metrekarelik (134 hektar) Fikirtepe riskli alanının 828 bin 777 metrekare olan birinci etabı için yeni imar planı teklifi hazırlayarak askıya çıkardı. Yeni plan gerekçesi şunlar: müteahhit ve mülk sahibi üzerinden yürütülen kentsel dönüşüm çalışmalarının birtakım aksama ve çözümsüzlükler, fiziksel ve sosyal çevrede niteliksiz konut ve donatı alanlarının gelişimi, bazı alt bölgelerde tıkanma yaşanması, oluşmuş mağduriyetlerin giderilerek daha sağlıklı bir kent dokusu oluşturulması. Yeni planda konut ve ticaret alanlarında daha önce alınan ruhsatların geçerli olacağı, mevcut iskân edilebilir alanın arttırılamayacağı belirtiliyor.
Birinci etap için planda nüfus 32 bin 387 kişi olarak hesaplandı. Her yapı adası için ayrı ayrı belirlenen emsale göre toplam yaklaşık 2 milyon 313 bin metrekare inşaat yapılacak. Plana göre alanın yüzde 49’u ticaret, konut+ticaret alanına ayrıldı. Haberde deniliyor ki “konut+ticaret alanlarının yüzde 30’u ticaret, yüzde 70’i konut olarak kullanılacak.” Yani birinci etap için 406 bin metrekarelik alanın 122 bin metrekaresi ticaret, 284 bin metrekaresi konut olacak. Haberlerdeki “ticaret, konut+ticaret” sınıflamasından ne anlaşılıyor onu çıkaramadım. Riskli alan ilan edilen Fikirtepe’de başlangıçta yaklaşık 50 bin nüfus vardı. Anlaşılan yaklaşık 33 bin kişi birinci etap alanına yerleşecek. Hayırlara vesile olsun. İzliyoruz, bakalım eski mahalleden kimler gelip oralarda barınabilecek? İkinci ve üçüncü etap projelere kaç kişi yerleşecek?
Bakanlıktan yapılan açıklamada, ikinci ve üçüncü etaplara ilişkin yeni plan notları için çalışmaların da sürdüğü belirtildi. Donatı alanı, yani imar planı kararı ile kamu kullanımına ayrılan yol, yeşil alan, okul, karakol, ibadet yeri, sağlık tesisi gibi alanlar için ayrılan alan ise 453 bin metrekare olacak. Acaba 15 yıldır sayısını şaşırdığımız plan değişiklikleri bitti mi? Bu planların yeniden değişmeyeceği ve donatı alanlarının başka maksatlarla ranta açılmayacağının garantisi var mı? 15 yıldır bir garanti örneği göremedik çünkü. Bu son kararlar Fikirtepe’de hangi mağduriyete, hangi yaraya merhem olacak, izleyip göreceğiz. Umut Fikirtepelinin ekmeği olmuş.
“Eşsiz bir yaşam”, “gözde”, “hayaller gerçeğe dönüşecek”, “ışıltılı bir hayat”, “muhteşem”, “özel konsept”, “brooklyn”, “life”, “towers” sözcükleri ile bezenmiş yurtiçi ve yurtdışı tanıtımlar yapılırken ve sürekli umut pompalanırken Fikirtepe mülk sahipleri yıkılan ve boşaltılan konutlarını terk ettiler ve diğer ilçelere dağıldılar. İngilizce’nin parlak adlarıyla tanıtılan, çoğunluğu düşük gelir sahibi 50.000 kişinin yaşadığı mahalleleri orta ve üst gelir grubuyla birlikte 110.000 kişiye çıkarmayı planlayan projeleri ballandırarak bugüne kadar anlattılar. Eski mahalleliler başka yerlere göç etti ama ortaya çıkan bazı “konut+ticaret rezidanslara” gelen de gelmeyen de memnun değil. Büyük umutlarla evlerini müteahhitlere ve yıkıcılara bırakan eski sahiplerle yapılan görüşmelerden anlaşılıyor ki, projeler oradaki sosyo-ekonomik yapıya uygun olmadı ve mülk sahiplerinin yüzde 90’ı bu konut alanına geri dönmeyecek. 2005’de bu süreci başlatan zevatın bugün bu duruma gelineceğini bilemediklerini varsayarsak sonuç çok vahimdir, yok eğer böyle bir durumu planlayarak yaptıklarını varsayarsak sonuç çok daha vahimdir.
Bu yazımın baskıya verildiği günlerde bana gelen güncel bilgilere göre Fikirtepe’de 134 hektarlık dönüşüm alanındaki 57 yapı adasında (9.500 konut yıkılmış, 15.820 kişi başka yerlere taşınmış ve 45 müteahhitlik firması faaliyetini sürdürmekteymiş. 57 yapı adasından yüzde 100 anlaşma sağlanan adası sayısı 22, üçte iki anlaşma sağlanan ada sayısı 21, üçte iki anlaşma sağlanamayan ve ihtilaflı ada sayısı 20, yıkımı gerçekleşen ada sayısı 22, proje yapılan ada sayısı 17 ve oturuma başlanan proje sayısı 9’dur.
2005’den bugüne kadar bitirilemeyen ve adına “kentsel dönüşüm” denilen bu sürece dair Fikirtepe Derneği’nin bölgede 15 yıldır yaşananlardan çıkardığı sonuçları aktararak yazımı sonlandırmak istiyorum. Umarım bu saptamalar bundan sonra yapılacak alansal ve toplu dönüşüm uygulamaları için herkese doğru yolu bulması için yararlı olur.
Fikirtepe Derneği’nin saptamaları şunlar:
“Yapılan plan, kamu yararı ve planlama ilkelerine aykırıdır.
Fikirtepe’de sık sık plan değişikliği yapılmakla istikrardan uzaklaşılıp inşaat anarşisine yol açılmıştır.
Sağlıklı ve yaşanabilir kentsel çevre oluşturulamamıştır.
Süreç, ekonomik, toplumsal fiziksel, doğal ve çevresel koşullar birlikte ele alınmamış, kent bütününe yönelik kararlardan koparılarak üst ölçekli plan kararlarına aykırı oluşmuş, ulaşım kararları, olası çevresel etkileri analiz edilmemiş, kent planı ile bütünleşik olarak ele alınmamış, kentsel dönüşüme konu edilen Fikirtepe’de yıkım ve yeniden yapma dışındaki seçeneklerden koruma, yenileme, iyileştirme, güçlendirme ve canlandırma seçeneklerine hiç yer verilmemiştir.
Projeler, tümüyle rant artışına yönelik olmuş, can güvenliğinin sağlanması ve yaşam düzeyinin yükseltilmesi amaçlanmamış, ayrıcalıklı imar hakkı sağlama aracına dönüştürülmüştür.
Yapı denetim sistemine hiç yer verilmemiştir.
Dönüşüm hiçbir koşulda yaşayanlar açısından sosyal bir yıkıma neden olmamalıdır.
Konut dokunulmazlığı ve barınma hakkı ilkeleri, kiracıları da kapsayacak biçimde kamusal güvence altına alınmamıştır.
Mülkiyet hakkına hiç yer verilmemiştir.
Dönüşüm projelerinden etkilenen tüm kesimlere ayrımsız biçimde projenin başlangıcından sonuçlanmasına dek güvenli ve sağlıklı yaşam olanaklarına sahip geçici iskân olanakları gösterilmemiş, günün koşullarına uygun kira yardımları yapılmamıştır.
Projelerin uygulanmasında hiçbir koşulda sosyal bir yıkıma neden olunmaması gerekirken, neredeyse sosyal yıkımdan başka işlem yapmayan bakanlığa yetki devri malikler açısından başlı başına yıkım oluşturmaktadır.
Bakanlık bürokratları sürekli olarak müteahhitlerle toplantı, bilgi alışverişi yaparken, maliklerin görüşlerini hiç ele almayan bürokratlara yetki devri, yetki gaspıdır.
Planda, mevcut kullanıcıların, gerçekleşecek dönüşüm sonucunda aynı alanda yaşamlarını sürdürebilmelerine yönelik koşullar ele alınmamıştır.
Toplumsal yaşam ve kültürel değerlere hiç yer verilmemiştir.
Bölgede yaşayanların iş olanakları ve ulaşım koşulları dikkate alınarak, gerek geçici iskân aşamasında ve gerekse uygulama sonrasında yakın çevrede iskân edilmelerine yönelik hiçbir hükme yer verilmemiştir.
Planlama ve proje sürecinin tümüyle hesap verilebilir ve şeffaf olması sağlanmalı, sürecin tamamında projeden etkilenen toplum kesimleri bilgiye kolayca erişebilmelidir.
Proje yönetiminde mülk sahiplerinin komşuluk ilişkilerinin yeniden oluşturulmasında söz ve karar sahibi olmalarına yer verilmemiştir.
Çantacıların, imza satıcılarının, aracı ve simsarların malikler adına söz sahibi olduğu ilkel sürecin sonlandırılmasına yönelik hiçbir kural konulmamıştır.”
Okuyanlar okumayanlara iletsin lütfen.
#LuxeraBahçePort #LuxeraGYO #İstanbulHavalimanı
#ZiraatKuleleleri #Kalyonİnşaat #AutodeskDesignMakeAwards2024
#BabacanMeridian #BabacanYapı #Beşiktaş
#ÇEDBİK #YeşilBinalarZirvesi